ESMER PİRİNÇ

ESMER PİRİNÇ

28 Aralık 2010 Salı

ANOREKSİA NERVOSA TEDAVİSİ

Psikoterapide hastanın kendi duygularını uygun bir şekilde ifade edebilmesi,
yeme davranışı üzerine kurulu yanlış düşünce tarzının değiştirilmesi,
vücuduna yönelik olumsu z algılamaların düzeltilmesi,
özgüvenin oluşturulması,
kişilerarası sorunların belirlenip,
çözümüne yönelen bir yaklaşımın oluşturulmasına çalışılır.

Tedavide davranışçı terapi, aile terapisi ve grup terapisi kullanılabilir.
Kişinin ruhsal nedenlere dayalı olarak beslenmesini azaltması veya beslenmeyi reddetmesi nedeniyle zorla kusarak (parmak atıp kusarak) aşırı kilo kaybetmesidir.

Bunun yanı sıra, mide bulantısı ile birleşik mide şikayetleri, kabızlık (bazen fazla miktarda müshil kullanma) da bulunur.
Anoreksia nervosa, çoğunlukla erken ergenlik ve ergenlik sonrası çağındaki genç kızlarda görülür. Hastaların tipik özelliği, hastalık bilincinin bulunmamasıdır.

Anoreksi hastalığının tedavisinin zor olmasının sebebi, hastaların kendilerinde hastalık olarak niteleyebilecekleri yanlış hiçbir şeyin olmadığına inanmalarından kaynaklanır.

Erken aşamalarındaki hastalar (6 aydan az yada çok az kilo kaybı yaşayanlar), hastaneye yatmadan başarılı bir şekilde tedavilerini sürdürebilirler. Fakat, sonuç veren, başarılı bir tedavi için hastalar değişmeyi istemelidirler ve tedaviye aile ve arkadaşları yanında katılmalıdırlar.

İdeal kiloda :)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

23 Aralık 2010 Perşembe

ANOREKSİA NERVOSA

Bir gereksinim olmaktan çok geleneklerin biçimlendirdiği yemek yeme alışkanlığı, hızlı yemek yiyerek, yemek sırasında başka şeylerle ilgilenerek, ya da zamansızlıktan yakınıp geçiştirilerek yeni alışkanlıklara dönüşüyor.

Çağdaş toplumlarda yeme alışkanlıklarındaki değişimler, yeme bozukluklarına kadar varan birçok sorunu karşımıza çıkarıyor.

Yeme bozukluklarını iştahsızlık, kusma ve aşırı yeme olarak sıralayabiliriz.
Bilim adamları, bu tür sorunların altında yatan yalnızca toplumsal değil psikolojik ve fiziksel nedenleri de araştırıyorlar.
Bir hastanın normal yeme alışkanlığını tekrar kazanabilmesi için farklı bilim dallarından uzmanların birarada çalışması gerekir.
Başta beslenme uzmanları, psikologlar, psikiyatristler ve endokrin uzmanları gibi uzmanlar olmalı.

Yeme bozukluğunun nasıl başladığı ve ne yöne kayacağı ise kişiye göre değişiyor. Ama hepsi için ortak bir tavırdan bahsedebiliriz: Kendi vücut algılarındaki yanılsama. Günümüzde hemen hemen herkesin şişmanlıkla ilgili problemi var. Kilo vermek için uygulanan diyet programları sayısız. Arkadaşlardan alınan rejim tabloları, kulaktan dolma zayıflama çalışmaları ise cabası...

Ancak bu programların ters tepmesi de söz konusu. "Yemek bozukluğu" günümüzde dünyada milyonlarca insanı etkileyen, patlamayı bekleyen saatli bir bomba gibi. Bu bombayı devre dışı bırakmaya çalışmadan önce, ilk yapmanız gereken onun varlığını kabul etmektir. Yeme bozuklukları içinde belki de en önemlisi anoreksia nervosa yani yemekten kaçınma/korkmadır.

Hastalığa yakalanan kişi ne kadar aç olsa da yemiyor. Aslında bu pek iradeyle ilgili bir şey değil; çünkü hasta yiyemiyor ve yemekten korkuyor. Bu durum kişinin aynanın karşısına geçince kendini şişman olarak algılaması ve rejim yapmaya karar vermesiyle başlıyor. Aynanın karşısına her geçtiğinde önceleri ne kadar inceldiğinin farkına varabiliyor: vücut ölçüleri daralıyor; ama sonraları aynadan gelen ses hiç değişmiyor: "Daha ince, daha ince". Günümüzün modası da sıfır bedeb olunca kaygılar artıyor.

Anoreksia nervosa genel olarak 12-18 yaşları arasında başlayan ve şişmanlamaya karşı ağır korku yüzünden bilinçli olarak aşırı zayıf kalma çabaları ile belirlenen bir bozukluktur. Eskiden sanıldığı gibi çok ender rastlanan bir rahatsızlık değildir. Anoreksia Nervozalı bireylerin yaklaşık %95′ i kadındır ve bir kişinin kız kardeşinde bu tür bir bozukluk varsa o kişide aynı hastalık riski belirgin oranda artmaktadır. Bozukluk daha üst sosyoekonomik sınıflarda daha sıktır. Yeme bozuklukları kadınlarda daha çok görülür. Bu, biraz da toplumdaki kadın ve güzellik imajlarıyla ilgilidir. Her gün televizyonlarda, filmlerde ve birçok dergide gördüğümüz kadın imajları; yani bunları izleyen okuyan ve seyreden kadınların kendilerini özdeşleştirdikleri imaj, zayıf kadın. Güzel ve popüler olmak için, ekrandaki kadınlar gibi giyinip ekrandaki kadınlar gibi davranmak için onlara öykünülüyor ve buna belki de zayıflamakla başlanıyor. Hatta, sanki gerçekten farkındalarmış gibi popüler kadınlar, kendi rejim programlarını açıklayarak nasıl zayıfladıklarını anlatırlar.

Anoreksik insanlar, aslında her zaman açtırlar ve bunu hissederler. Açlık hissi onlara, kendi hayatlarını ve vücutlarını kontrol edebilme duygusu sağlar. Bu da, bir şeyde iyi olduklarını- kilo vermede- hissetmelerini sağlar. Şiddetli anoreksiye sahip insanlar, açlıktan ölme risk noktasında olabilirler. En temel belirti aşırı kilo alma korkusudur. Hastaların çoğunun düşünce içeriği yemek ile ilişkilidir. Kimileri kalan, artan, yiyemedikleri yiyecekleri bırakamayıp, biriktirir, bazıları da hiç yapamayacağı yemek tariflerini edinmeye çalışabilir. Topluluk içinde yemek yeme konusunda isteksiz davranabilirler. Başlangıçta çevrelerinden ilgi ve beğeni görmek için , kendileri üzerinde kontrol sağladıklarını görmek amacıyla alınan besinleri kısıtlamaya başlarlar. Eski kilolarına ya da çevrelerinde görünüm olarak beğeni kazanan kişilerin kilosuna inmek için hedef belirler.

Gün içinde farklı zamanlarda tekrar tekrar tartılırlar. Anoreksi hastalığı ilk aşamada yavaş bir süreçte ilerleyen ve normal kiloyu düşüren mükemmel bir diyet şeklinde başlar.

Normal kilonun altına inilen sonraki birkaç ayda ise, kilo kaybının aşırılığı endişe yaratan bir boyuta ulaşır. Ailesine güzel yemek yapma çabasının yanı sıra, anoreksi hastalığı olan kişi, ailesine aşırı miktarda yemek yedirme isteğinde ve çabasında olabilir.

Nedenleri ve tedavisini yarın yayınlayacağım:)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

17 Aralık 2010 Cuma

Ayşe Arman'ın Şişman Hali

Okuyanlar bilir Ayşe Arman 5 Aralıktan beri şişmanlıkla ilgili bir yazı dizisi hazırladı.
Kendisine maskeler yaptırdı kostümler giydi ve çıktı istanbul sokaklarına.
Ben çok başarılı bir yazı dizisi olduğunu düşünüyorum ve herkesin okumasını tavsiye ediyorum.
Kilonun hayatımıza getirdiği zorluklar ve insanların bakış açısını çok net anlatmış.

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/yazarlar/default.aspx?ID=12

Burdan tüm yazılara ulaşabilirsiniz.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

13 Aralık 2010 Pazartesi

DİYET Mİİİİ :)

* Diyette başarısızlık yoktur vazgeçmek vardır; değişime odaklanın ve kararlı olun. Vazgeçmeyin!

* Diyet bir yarış değildir, yolculuktur, keyfinizi kaçırmayın.

* En başarılı diyet uygulayan kişi bile bir çok hata yapabilir, insanların kötü günleri, kötü haftaları, hatta ayları bile olabilir.

* Bakış açısını değiştirmek önemlidir. Siz değişmediğiniz sürece diyetisyen değiştirmek bir işe yaramaz.

* Hiç birimiz mükemmel değiliz ve her zaman aynı disiplinde olmayabiliriz. Hep pozitif düşünün.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

11 Aralık 2010 Cumartesi

30 YAŞ

30lu yaşlar bayanların ‘’daha öncede aynı şeyleri yiyordum ve kilo almıyordum, ama şimdi vücuduma bir şeyler oldu sanki ! Kalınlaştım, yağlandım!!!’’ ifadelerini en yoğun kullandıkları dönem.

Çünkü 30 yaşından sonra vücut her 10 yılda bir metabolik hızını yavaşlatır. Okul, üniversite, master, ilk çalışma yıllarının heyecanının ardından bu yaşta hayatımızı düzene oturtmaya başlıyoruz. Aslında bu düzen bize hareketsiz yaşam riskini de doğuruyor.

Öğrenciliğin ardından ekonomik gücün de artmasıyla; dışarıda yenen yemekler, davetler ve sosyal çevreye bağımlı yaşama, sağlığımıza ve kilomuza göstermemiz gereken özeni gölgeliyor.

Aslında 30’lu yaşlarımızda hala vücudumuza yatırım yapmamız gerekli. Özellikle kemiklerimiz için 35 yaşına kadar kalsiyum alımımıza dikkat etmeliyiz. 35 yaşından sonra kemiklerimizdeki kalsiyum rezervleriyle hayatımıza devam ediyoruz, depolarımızı o güne kadar dolduramadıysak bundan sonra doldurma fırsatını kaçırmış oluyoruz. (35 ten sonra hergün 1 su bardağı süt + 1 su bardağı yoğurt şart)


Kanser görülme yaşınında düşmesiyle jinekolojik muayenenizi 30dan sonra her yıl düzenli yaptırmalısınız.

Dış görünüşünüzün iyi olması ve belirgin şikayetler yaşamıyor olmanız sağlıklı olduğunuzu göstermez. Eğer ailenizde şeker, kalp, yüksek tansiyon ya da kanser öyküsü varsa 30 dan itibaren düzenli sağlık muayenesi yaptırın.


Bu yazımı bugün 30yaşına giren ama hala 18inde gösteren:) canım arkadaşım için yazdım.
Benim bu blogu açmama neden olan ve sizlerle buluşturan çok sevdiğim kıvırcığımın aslında benim tavsiyelerime hiç ihtiyacı yok çünkü kendisine çok özen gösterir, düzenli sporunu yapar , yediklerine çok dikkat eder, incecik ve çok zariftir.

Nice mutlu ve sağlıklı yaşlara BB :)

Seni çok seviyorum…


9 Aralık 2010 Perşembe

KİMLER KİLOSUNU KORUYOR???

Sizinle bir araştırma sonucunu paylaşmak istiyorum.
Kilo vermek korumaktan daha kolaydır. Etrafınız uzun süre ugrasıp kilo veren ama bir anda hepsini geri alan kişilerle dolu değil mi?

Amerika Ulusal Kilo Kontrol Kayıtları'na göre (NWCR-National weight control registry) ideal kiloda kalmak için 3 stratejiyi uygulayanlar geniş ölçüde başarılı oluyor ve tekrar kilo almıyor:

1- Düşük yağlı, yüksek lifli beslenenler.
2- Kendini sürekli izleyen ve kilosunu kontrol edenler.
3- Düzenli fiziksel aktivite yapanlar.

Seçimlerinizi ve kilonuzu gözden geçirin bugünden itibaren sağlıklı yaşamayı seçin :)

Fit günler dilerim...

2 Aralık 2010 Perşembe

ZAYIFLARKEN MERAK ETTİKLERİNİZ...

Bana hergün sorulan sorulara devam ediyorum...

*Keten tohumu zayıflatır mı?


Hiçbir besin tek başına kilo verdirmez. Keten tohumunun da böyle bir etkisi yoktur. Ancak iyi bir omega-3 kaynağıdır. Günde 10gr kullanılmasını öneriyorum.

*Havuç çok şekerliymiş yasak değil mi?


Eğer günde 2 kilo havuç yiyorsanız kilonuzda ufak bir artış olur:)

Ancak havuç da diğer sebzeler gibi posa içeriği yüksek ve A vitamininden zengin bir besindir.

Hergün 1-2 tane yemeniz diyetinize hiç zarar vermez. Hatta içeriğindeki karotenler nedeniyle antioksidan etkisinden de faydalanmış olursunuz.

Sorularınız ve cevaplarım devam edecek.


Sağlıklı ve fit güner dilerim...





30 Kasım 2010 Salı

ZAYIFLARKEN MERAK ETTİĞİNİZ SORULAR

Hergün bu sorularla karşılaştığım için doğru bilinen yanlışlar olduğunu farkettim ve sizide bu konuda bilgilendirmek istedim.
Mesela her öğününe ekmek yazdığım zayıflama hastalarımın en çok sorduğu soru:

Aslı hnm ben bu kadar ekmekle şişmanlamaz mıyım ekmek kilo aldırır??? :)

Bu sorunun cevabı aslında çok kısa ''HAYIR'' :) İyi bir karbonhidrat kaynağı olan ekmeği kepek veya tam buğday tercih ettiğinizde lif oranı artacağından yeterli miktarda alımı diyetinizin dengesi açısından önemlidir. Bu nedenle her öğününüzde ekmeğe veya yerine geçebilecek (pilav, makarna, çorba) farklı bir besine yer vermeniz gerekir. Kepekli ekmek sanıldığı gibi beyaz ekmeğe göre çok daha az kalorili değildir. Tam buğday veya çavdar gibi saflaştırılmamış tahıl ekmeklerini önerme sebebim bunların daha fazla lif içermesi, uzun süe tok tutması, vitamin ve mineral yönünden daha zengin olmasıdır. Diyette yapılan en büyük hata ekmeği tamamen kesmenizdir. Yaşınıza, aktivite düzeyinize göre değişmekle birlikte hergün en az 4-5 dilim ekmek tüketmeniz gerekir.

Sorular ve cevaplarım devam edecek...

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

26 Kasım 2010 Cuma

ZAYIFLAMAK İÇİN TÜYOLAR 2. BÖLÜM

* Sadece vücut ağırlığına odaklanmayın!!!

Önceleri ideal ağırlığı boy uzunluğuna göre hesaplardık ama şimdi kontrol edilmesi gereken birçok değer var. Örneğin; bel çevresi ölçümü, vücut yağ analizi gibi. Vücut ağırlığı tek başına gerçekbir anlam ifade etmez. Önemli olan ağırlığınızın ne kadarının yağ olduğudur. Bunun için mutlaka vücut yağ analizinizi yaptırın.

* Diyette yasaklar olmasın!!!

Yasakların olması programınızın başarısız olmasına neden olur. Diyetisyeninizin belirttiği miktarda her türlü yiyecek ve içeceği tüketebileceğiniz programlara güvenin.

* Alkol tüketimini olabildiğince azaltın!!!

Alkolün 1gr'ı 7 kaloridir. Alkolle birlikte tüketilen besinleride seçmeyi öğrenmeniz gerekir. Alkol alacağınız bir ortama giriyorsanız diyetisyeninizden tavsiye alın hangi alkollü içeceği ne kadar ve diyetinizdeki neyin yerine tüketebileceğiniz gibi.

Tüyolar devam edecek

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

23 Kasım 2010 Salı

ZAYIFLAMAK İÇİN TÜYOLAR

Bu başlığı koyarken yaptığınız yanlışların farkına varın da demek istedim çünkü bu yazacaklarım hergün karşılaştığım doğru diye düşünülerek yapılan yanlışlar.
Ama siz bu blogu takip edip beni okuduğunuz için bu hatalrı artık yapmayacaksınız:))

* Başkasına yazılmış diyetleri yapmayın!!!

Diyet yapmaya karar verdiğinizde her şeyden önce yaş, cinsiyet ve egzersiz düzeyinizi dikkate almalısınız. Elde edilen verilerle, kişiye özel bir reçete hazırlanması gerekir. Özetle her kişinin metabolizmasının farklı olduğunu unutmayıp bu hataya düşmeyin. Bir kişiyi zayıflatan reçete diğerine kilo aldırabilir. Eğer zayılamaya karar verdiyseniz mutlaka kan tahlilllerinizi yaptırın ve bir diyetisyene başvurun.

* Çok sık acıkıyorsanız mutlaka kan şekerinizi ölçtürün!!!

Kan şekerinizde düşme eğilimi varsa ve hipoglisemik atakları sürekli olan biriyseniz, beslenme planınıza özel bir dikkat göstermelisiniz. Düşük glisemik indeksli besinlerin kan şekerinizi desteklediğini, glisemisi 50den fazla olanların ise hipoglisemiyi teteiklediğini unutmayın. Şeker, bal, pekmez, pasta, kurabiye ve gofretler, her türlü şekerleme, incir, muz ve karpuz yüksek glisemi değeri olan besinlerdir.

Bazı besinlerin glisemik indeksi
beyaz ekmek..............................100
spagetti.......................................66
mısır...........................................87
kurubaklagiller..........................20-60
bulgur........................................65
pirinç.........................................83
süt ve ürünleri..........................46-52
portakal....................................59

Tüyolar devam edecek :)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

21 Kasım 2010 Pazar

KIŞ GELDİ DEPRESYON KAPIDA MI???

Her kış geldiğinde üstünüze bir hüzün çöküyor, kendinizi daha yorgun hissetmeye başlıyor; keyifsiz, bezmiş oluyor musunuz? Sabahları yataktan çıkmanız zorlaşıyor mu? ''Kış aylarında hep kilo alırım'' diyenlerden misiniz? Biz buna kış depresyonu diyoruz.
Araştırmalar depresyon vakalrının %14'ünün kış mevsiminde ortaya çıktığını gösteriyor.
Depresyon; sürekli karamsarlık, durgunluk, isteksizlik, uyku ve yemek yeme düzeninin bozulması, kendine dikkat etmeme, toplumdan uzaklaşma şeklinde seyreder.
Henüz tam kanıtlanmamış olmasına rağmen, depresyona neden olan faktörlerden biri de, vücuttaki serotonin hormonunun azlığıdır. ÇİKOLATA :) bu hormonun salgılanmasına yardımcı olur. Böyle günlerde çok fazla çikolata tüketmemizin nedeni de budur.
Depresyonda, besin öğeleri uzun dönem eksik alınırsa beyinsel ve zihinsel işlevlerimiz aksar. Ama bu besin öğeleri dengeli alınırsa depresyonun etkinliğini hafifletilebiliriz.

Peki bu kış depresyonundan korunmak için nasıl beslenelim???

* Meyve ve sebzeyi bol tüketin, salatasız sofraya oturmayın.

* Öğün atlamayın, 2 saat arayla sağlıklı atıştırmalar tüketin.

* Günde 2 lt su için.

* Alkolden uzak durun.

* Şeker tüketimini artırmak size kalıcı mutluluk vermez. Kafeinde aynı şekilde geçici etki gösterir. Her ikisinin de etkisi geçtikten sonra kendinizi daha yorgun hissedersiniz.

* Protein bağışıklık sisteminizi güçlendiren bir kaynak olduğu için proteinsiz kalmayın.

* Haftada 2 kez balık tüketin. Çünkü balıktaki omega 3'ün eksik alınması sizi depresyona karşı korunmaz hale getirebilir. Omega 3 yağ asitlerinden zengin diğer besinler; ceviz, keten tohumu, semizotu bunları da bolca tüketin.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

15 Kasım 2010 Pazartesi

KURBAN BAYRAMINDA BESLENME

Kurban Bayramı tüm aile bireylerinin bir araya geldiği, görkemli sofraların kurulduğu keyifle yaşanan günlerdir.
Ancak bu dönemde sağlıklı beslenme göz ardı edilmemelidir.
Özellikle şişmanlık, kalp-damar hastalığı, diyabet, yüksek tansiyon, mide rahatsızlığı vb. sağlık problemi olan kişiler ve yaşlılar beslenmelerine dikkat etmelidir.

Etler vücudumuzun yapı taşı olan proteinlerin en önemli kaynağıdır. İyi kalite proteinin yanı sıra yağ, çeşitli mineraller (özellikle demir, çinko, fosfor, magnezyum) ve vitaminleri (özellikle B12, B6, B1 ve A vitamini) de içerirler. Kırmızı etin 100 gramı 250-300 kaloridir. Sıklık bakımından haftada 2 kez tüketmek en sağlıklısıdır.

Yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği daha yüksek olduğundan kalp-damar hastalığı, diyabet, hipertansiyonu olan kişiler kurban bayramında, yağsız ya da az yağlı etleri tercih etmelidir. Kısıtlı miktarlarda et tüketmeli, aşırıya kaçmamalıdır. Aksi takdirde gut hastalığı riski artmakta ve tüketilen fazla miktardaki proteinen dolayı karaciğerimize gelen fazla yük bayram boyunca karaciğerimizi yormaktadır.

Et posalı bir yiyecek olmadığından aşırı miktarda tüketimi sonucunda kabızlık problemi ile karşılaşabiliriz. Ayrıca artan kolesterol damarlarda birikerek tıkanmalarına neden olur.Bir de bayramların vazgeçilmezi şekerli besinlerin tüketimiyle gelen fazla enerji harcanamayacağı için direkt vücutta yağ olarak depolanır.

Kurban Bayramı’nda et tüketiminde nelere dikkat etmek gerekiyor?

*Bayram günü kesilen hayvan eti, bekletilmeksizin birkaç saat içinde pişirilerek tüketilir. Ancak yeni kesilmiş hayvanların etlerindeki sertlik hem pişirmede, hem de sindirimde zorluk yaratır. Midede şişkinlik, hazımsızlık gibi sıkıntılara neden olur. Özellikle mide rahatsızlıkları çekiyorsanız, eti 24 saat bekletmeden tüketmeyin.

*Pişirme sırasında etin yağsız kısımlarını tercih edin ve pişirme yöntemi olarak ızgara veya haşlama yöntemini kullanın. Eti kavurarak veya kızartarak pişirilmeyin ve pişirme sırasında kuyruk yağı, tereyağı gibi doymuş yağı yüksek katı yağlar kullanmayın.

*Kurban bayramlarında yapılması gelenek haline gelmiş olan kavurmanın içine tereyağı ve kuyruk yağı konulmadan, kendi suyu ile kısık ateşte pişirilebilir. Etin içeriğinde bulunan yağ, yemeğin lezzeti için yeterli olduğundan ayrıca yağ eklemeyin.

*Etleri ızgarada pişirirken, etle ateş arasındaki uzaklığı eti yakmayacak ve kömürleşme sağlamayacak şekilde ayarlayın.(mangal ya da ızgara ile et arasındaki mesafe 15cm olmalı!!!) Izgarada direkt olarak ateşe maruz kalan etler ve çok pişirilerek yanma noktasına gelen etlerde kanserojen maddeler oluşur. Oluşan bu kanserojen maddeler vücudumuzda serbest radikal oluşumuna neden olarak hücre yapısında değişikliklere neden olurlar. Etlerin haşlanarak pişirilmesi, sağlıklı olmasının yanı sıra ette olması muhtemel barsak parazitlerinin insana bulaşmasını da büyük ölçüde engeller.

*Etleri; büyük parçalar şeklinde değil kıyma, kuşbaşı gibi küçük parçalara ayrılıp, tek pişirimlik miktarlara bölün, buzdolabı poşetlerine koyularak buzdolaplarının buzluk kısmında veya derin dondurucuda saklayın. Buzdolabında -2 santigrat derecede 1-2 hafta, derin dondurucuda ise -18 santigrat derecede daha uzun süre etler saklanabilir. Dondurduğunuz eti çözdürdükten sonra tekrar dondurmayınız.

*Etler, C ve E vitaminini içermediğinden mutlaka sebzelerle birlikte pişirilmesi veya etlerin yanında C vitamininden zengin sebze/salata/ taze sıkılmış meyve sularının tüketilmesi oldukça önemlidir. Bu yöntem hem besin çeşitliliğinin sağlanmasını sağlar hem de sebzelerde bulunan C vitamini, demirin emilimini arttırır.

*Genel olarak sakatat tüketimi de bu bayramda artar. Özellikle kolesterol hastaları ile kalp-damar hastalığı riski taşıyan kişiler sakatat tüketiminden kaçınmalıdır.

*iKavurma ve kırmızı et öğle öğününde tüketip, akşam öğününde ise sebze, kurubaklagil gibi posa içeriği yüksek yemekler tercih edin.

*İkram edilenlerin geri çeviremeyeceğinizi düşünüyorsanız güne sade bir kahvaltıyla başlayın. Kahvaltıda bal, reçel gibi şekerli yiyecekler yerine, domates, salatalık, tuzsuz ve az yağlı beyaz peynir tercih edin.

*Ev ziyaretlerine giderken düşük kalorili çorba, yoğurt, meyve, salata gibi yiyecekler yiyerek evden çıkın. Ayrıca çay ve kahve gibi, içeceklerin tüketimi fazla olursa kalp ritim bozuklukları, uykusuzluk ve mide şikayetleri artabilir.

*Şerbetli hamur tatlıları yerine de sütlü tatlıları tercih edin.

Sağlıklı beslenmeyi ihmal etmeyeceğiniz, sevdiklerinizle beraber güzel bir bayram geçirmeniz dileklerimle…


12 Kasım 2010 Cuma

YAŞAM DEĞİŞİKLİĞİNE YÖNELİK DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ

*3 km’den az mesafeler için taşıta binmeyin,yürüyün.

*Alış-veriş yapacağınız yer yakınsa yürüyerek gidin, taşıta binmeyin. Satın aldıklarınızı kendiniz taşıyın. Taşıma işini kendiniz yapacağınızdan aşırı ve gereksiz yiyecek ve içecekleri almaktan da kaçınmış olursunuz:)

*Her gün az da olsa yürüyüş yapın.İşinize yürüyerek gidip geliyorsanız bu aktivite sizin için bir spor sayılmaz vücudunuz alışmıştır, özel olarak çıkıp en az 20 dk extra yürüyün.

*Çanta ve benzeri eşyaları başkasına taşıtmayın,kendiniz taşıyın.

*Çok katlı binada oturuyorsanız 4 kattan az daire için asansör kullanmayın,yürüyerek inip çıkın.


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

11 Kasım 2010 Perşembe

2-YEMEYİ GECİKTİRME VE YENENLERİ AZALTMA DAVRANIŞI

*Yavaş yiyin, lokmaları küçültün ve iyi çiğneyin.

*Her lokmadan sonra çatalı tabağınıza bırakın.

*Yemeyi birkaç dakika bırakarak sohbet edin.

*Aralarda canınız bir şey yemek istediğinde 10-15dk bekleyin. Bu sırada yeme isteğiniz kaybolabilir.

*Masaya yemeği küçük tabaklarda getirin.

*Yeme isteği duyduğunuzda su için.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


9 Kasım 2010 Salı

DAVRANIŞ DEĞİŞİKLİĞİ STRATEJİLERİ

1-Yeme isteğini ortadan kaldırma davranışı:

*Belirli bir yerde oturarak yemek yiyin.


*Masada her yemekte değişik sandalyede oturun.

*Yemek biter bitmez masayı terk edin.

*Yemek yerken başka şeylerle(okuma,TV, seyretme,gibi) uğraşmayın.

*Masaya yemeği servis tabağı veya kasesi ile getirmeyin.

*Evde enerji yoğunluğu yüksek yiyecekler (tatlılar vb.) bulundurmayın.

*Yiyecekleri göremeyeceğiniz şekilde dolaplarda tutun.

*Yiyecek alış-verişine yemek yedikten sonra tok karnına çıkın.

*Alış-verişe çıkarken yanınızda az para taşıyın,kredi kartı kullanmayın.

*Yiyeceklerini önceden planlayın liste yapın ve ona göre satın alın.

*Özel günleri ve bu günlerde neler yeneceğini önceden planlayın.

*Kalan yemeği uygun şekilde paketleyerek başka bir zamanda kullanmak üzere dondurun.

*Aile bireyleri ile tartışarak yanınızda uygun olmayan yiyecekleri yememelerini sağlayın.

*Çevrenizi yememeniz gereken yiyecekleri ikram etmemeleri ve hediye olarak getirmemeleri konusunda uyarın.

*Canınız sıkıldığında bir şeyler atıştırmayın yerine başka aktivitelerle meşgul olun.

YARIN: Yemeyi geciktirme ve yenenlerin miktarını azaltma davranışı

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


5 Kasım 2010 Cuma

KOLESTEROL VE BESİNLER

Kolesterolümüzün yükselmemesi için şu besinlerden uzak durmalıyız:

*Kuyrukyağı, içyağı, tereyağı gibi hayvani kaynaklı katı yağlar.
*Kızartmalar(cips vb.), kavurmalar
*Sakatatlar, karaciğer, dil, böbrek, beyin, yürek, işkembe vb.
*Salam, sucuk, sosis, pastırma ve jambonlar.
*Kaymak, krema, mayonez, çikolata, tahin helvası gibi çok yağlı yiyecekler.
*Alkol ve alkollü içecekler.
*Kuruyemişler.
*Hazır soslar.

NOT:
*Haftada bir maksimum iki kez 1 yumurta tüketin.
*haftada 1-2 kez kuru baklagil tüketin.
*Kabuklarıyla yenebilen meyve ve salataları kabuklu tüketiniz.

Kolesterol ve fındık

1998 yılında yayınlanan, 86.000 hastayı içeren, 14 yıllık takibi olan bir çalışmada haftada en az 140 gram fındık yiyenlerde kalp ve damar hastalıklarına daha az rastlanmıştır.
Yapılan başka çalışmalarda da fındığın iyi kolesterolü (HDL)yükselttiği ve kötü kolesterolü (LDL)düşürdüğü gösterilmiştir.
Ancak 5 adet fındığın 1 tatlı kaşığı yağ kadar kalorisi olduğunu unutmayıp fazla miktarlarda tüketmeyelim:)

Sarımsak:

Günde üç diş sarımsak yediğimizde vücuttaki zararlı kolesterol seviyesi(LDL) düşürülürken, yararlı kolesterol(HDL) seviyesi de yükseltilir; böylece kalp hastalığı riskini düşürmüş oluruz.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...




29 Ekim 2010 Cuma

KOLESTEROL

Hayvansal kaynaklı besinler de ve tüm hücrelerde bulunan mum yapısında yağ benzeri maddelerdir.

Kolesterol, beyin, sinirler, kalp, bağırsaklar, kaslar, karaciğer başta olmak üzere tüm vücudumuzda yaygın olarak bulunur.

Kolesterol yalnızca hayvansal kaynaklı besinlerde bulunur.

Bitkisel kaynaklı besinler yağ içerseler bile kolesterol içermezler.
Kandaki kolesterolünüzün yüksek olması kalp hastalıklarına yakalanmanızdaki en önemli etkendir.


Dünya sağlık örgütü (WHO) yüksek kolesterol oranı, beyne, kalbe, böbrek ve diğer organlara kan taşıyan atardamarlara zarar vermektedir uyarısı yapmaktadır.

Eğer kandaki kolesterol miktarınızda artış olursa, arter adı verilen damarlarınızın duvarına fazla olan kolesterolleriniz birikirler. Damarın iç duvarında biriken kolesterol, damar içi kan akışkanlığını yavaşlatır ve kalp ritminde azalma hatta kalbin bloke olmasına neden olur.

Eğer kalbiniz oksijen ve kan hacmi açısından yetersiz ise göğüs çevresinde bir ağrı başlar.Bu durum uzun süre devam ederse sonuç kalp krizidir.

Sadece yüksek kolesterol tek başına bu hastalık bulgularını oluşturmaz. Çünkü farkında olmadan birçok kişi yüksek kolesterol değerlerine sahip olarak yaşamlarını sürdürür.

Kan kolesterol düzeyinizi düşürmek kalp hastalıklarından ve kalp krizi riskinden uzaklaşmanız demektir.

Total kolesterol düzeyi

200 mg/dL’in altı ...........................İstenilen değer
200-239 mg/dL ..............................Sınırda yüksek
240 mg/dL ve üzeri ........................Yüksek

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

26 Ekim 2010 Salı

HERKES SPORAAA...


Harcanan kalori /saat

Aktivite ilk kalori 55 kg civarı bireyler 2. kalori 75 kg bireyler için geçerli

Aerobik dans............................. 330- 460
Ağırlık kaldırma .......................165 -230
Basketbol ...................................330 -460
Bisiklet sürmek .........................220 -310
Bowling ......................................165-230
Jimnastik ...................................250 345
Ev işi ...........................................135 -190
Futbol .........................................385- 540
Golf .............................................250 -345
Jogging........................................385- 540
Kayak ..........................................385- 540
Koşmak(16km /saat) ..................880- 1230
Kürek çekmek (aletli) ................385 -540
Masa tenisi ..................................385- 540
Okçuluk .......................................190- 270
Paten kaymak ..............................385- 540
Tenis ............................................385 -540
Yürüme (tempolu) ......................220- 310
Yüzme ..........................................330 -460


** Haftada 4 gün, günde 250-300 kalori harcayacak şekilde spor aktivitenizi yapmanızı öneriyorum.


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

22 Ekim 2010 Cuma

ORTOREKSİYA TESTİ

Günümüzde obezite artarken sağlıklı ve organik beslenmenin önemi de oldukça arttı.
Hatta bazılarımız bunu takıntı haline getirip (özellikle hollywood yıldızları:) sadece beslenmesini ve yediklerini düşünür oldu.

Ortoreksiya dediğimiz sağlıklı beslenme takıntısı kendimizi, çevremizi ve ruh salığımızı etkileyen bir psikolojik bozukluk.

Sağlıklı beslenmek ve bilinçli besin tüketimi çok önemli ama herşey dozunda :)

Bu testi cevaplayıp böyle bir takıntınız var mı yok mu öğrenebilirsiniz.
Umarım evetleriniz hayırlarınızdan çok değildir. :)


· Günde üç saatten fazla zamanınızı
beslenmenizi düşünmeye ayırıyor musunuz?

· Yemeklerinizi günler öncesinden planlıyor
musunuz?

· Beslenmenizin kalitesi artarken,
yaşamınızın kalitesi azaldı mı?

· Yediklerinizin besin değerleri,
sizce beslenme zevkinden daha mı önemli?

· Kendinize karşı hoşgörünüz yakınlarda
azaldı mı?

· Sağlıklı beslenme kararlılığı kendinizi
daha çok beğenmenizi sağladı mı?

· Sevdiğiniz, keyif aldığınız besinlerden
vazgeçip yerine sağlıklı besinler koydunuz mu?

· Beslenme düzeniniz sizi aile ve arkadaşlarınızdan
uzaklaştıracak derecede etkiliyor mu?

· Sağlıklı beslenme düzeninizden biraz
uzaklaşınca, suçluluk duyuyor musunuz?

· Sağlıklı beslendiğinizde kendinizle barışık
oluyor ve sağlığınızı iyi kontrol edebildiğinizi düşünüyor musunuz?


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

19 Ekim 2010 Salı

STARBUCKS CAFEE

Hergün belkide günde birkaç kez içtiğiniz starbucks cafelerin içeriğindeki kalori miktarlarını görün istedim :)

Bir kahve deyip geçtiğimiz bol kremalı, şekerli, yüksek kafeinli ve tabi bol kalorili bu içeceklerden bir süre uzaklaşmak bile kilo vermenize bir anda gözle görülür katkıda bulunacak.

Peki hiç kahve içmeyelim mi? tabiki içebiliriz ama 6. seçenek olarak yazdığım yağsız süt ile yapılmış cappuccino bunların arasında kilo şikayetiniz varsa size en uygun olanı.

Afiyet olsun :)))

Cafe latte 1 orta boy 360ml yağlı süt ile 180
Cafe latte 1 orta boy 360 ml yağsız süt ile 100
Cafe mocha 1 orta boy 360ml yağlı süt ile 313
Cafe mocha 1 orta boy 360ml yağsız süt ile 255
Cappuccino 1 orta boy 360ml yağlı süt ile 122
Cappuccino 1 orta boy 360ml yağsız süt ile 76
Caramel macchiato 1 orta boy 360ml yağlı süt ile 244
Caramel macchiato 1 orta boy 360ml yağsız süt ile 173
Espresso 1 küçük kahve fincanı 60ml 6
Sıcak çikolata 1 orta boy 360ml yağlı süt ile 357
Sıcak çikolata 1 orta boy 360ml yağsız süt ile
289

Sağlıklı ve fit günler dilerim...





16 Ekim 2010 Cumartesi

2 GÜNLÜK DETOX PROGRAMI

2.GÜN:

Kalkınca:
1 su bardağı ılık limonlu su
1 kuru incir ve 1 yemek kaşığı kuru üzüm

Sabah:
1 su bardağı elma ve portakal suyu
1 su bardağı ahududu çayı
1. gündeki söğüş
1 ince dilim kepek ekmeği


Ara:
1 orta boy armut
Limon-zencefil çayı


Öğle yemeği:
Önce detox çayı
Karışık sebze tabağı üzerine 2 diş sarımsaklı 1 su bardağı light yoğurt
Havuç salatası (1 tatlı kaşığı zeytin yağı)
1 ince dilim çavdar ekmeği


Ara:
1 su bardağı havuç,pancar,kabak,elma suyu
1 su bardağı yeşil çay


Akşam yemeği:
Önce detox çayı
Karışık salata tabağı
2 yemek kaşığı havuçlu fesleğenli pilav


Gece:
Detox çayı


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

14 Ekim 2010 Perşembe

2 GÜNLÜK DETOX PROGRAMI

1.GÜN

kalkınca:
1 Su bardağı ılık limonlu su
3-4 Adet kuru kayısı

Kahvaltı:
1 Su bardağı havuç ve domates suyu (taze sıkılmış)
1 orta boy salatalık, 1 küçük boy biber, 2 tam ceviz içi
üstüne 1 tatlı kaşığı zeytin yağı, nane, kekik ve tuz
ıhlamur veya ada çayı

Ara:
1 su bardağı portakal suyu

Öğle yemeği:
Önce bir su bardağı detox çayı ( tarifi aşağıda:)
Sebze çorbası (tarifi aşağıda:) üzerine yeneceği zaman limon suyu
Karışık salata tabağı
2 Yemek kaşığı kepekli pirinç pilavı


Ara:
½ orta boy armut


Ara:
1 Su bardağı brokoli suyu içine, 1 diş sarımsak, limon suyu, az tuz

Akşam yemeği:
Önce detox çayı
Öğlenki çorba
Haşlanmış kabak, karnabahar (üzerine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı)
2 Yemek kaşığı kepekli makarna (üzerine fesleğen)


Gece:
5 badem

Yeşil çay, ıhlamur veya ahududu çayı

Detox çayı tarifi:

1 Su bardağı sıcak suya 1'er tutam

Havlucan, zencefil, tarçın ve karanfil atın ve 3 dk demledikten sonra süzüp için

Sebze çorbası tarifi:

¼ orta boy lahana,
2 orta boy soğan,
2 orta boy domates,
2 yemek kaşığı bulgur,
1 tatlı kaşığı zeytinyağı,
1 demet nane,
1 demet maydanoz,
3-4 diş sarımsak,
tuz, kekik, kimyon


Tüm malzemeler az suyla (1-2 su bardağı) haşlanıp karıştırıcıdan geçirildikten sonra servis edilir.

2. günü de yarın :)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...




11 Ekim 2010 Pazartesi

DETOX YAPARKEN NE YENİR?

Gelelim detox yaparken ne yiyeceğimize:

Özellikle Taze yabanmersini: Sadece yarım kase yabanmersini ; beş porsiyon bezelye, brokoli, havuç veya elmadakine eşit miktarda antioksidan içerir.


Porsiyonda Antioksidan miktarı

EN İYİLER ELMA-BÖĞÜRTLEN-YABANMERSİNİ-KİRAZ-CRANBERRY-KIRMIZI ERİK-AHUDUDU-ÇİLEK

ÇOK İYİLER KAYISI-KIRMIZI VEYA YEŞİL ÜZÜM-PORTAKAL-KIRMIZI GREYFURT-ŞEFTALİ-ARMUT-MANDALİNA

İYİLER
MUZ-KİVİ-MANGO-NEKTARİN

ORTA KANTOLUP KAVUNU-KARPUZ

Cildimizi kurtarmak için domates; Likopeni günlük hayatımıza çok rahat alabiliriz. Her sabah kahvaltınızda 1 domates doğrayıp üzerine 1 tatlı kaşığı zeytinyağı (likopen yağda çözülebildiği için çeşitli organlarda daha aktif olarak birikir: karaciğer,akciğer,prostat) ekleyerek tüketn.
Her gün 16 mg likopen alınmalı.

Domates tüketemiyorsanız likopen için alternatifler:
Kırmızı greyfurt( 3 tane),
Guava suyu( 300 cc),
Karpuz (350 gr)

Yağsız ve yeşil olan ISPANAK: Yağ içermeyen bitkiler içinde en önemli folik asit kaynaklarından biridir. Ayrıca çok iyi lutein kaynağıdır.. Ispanak koparıldıktan sonra içerdiği folik asit ve antioksidanlar hızla azalmaya başlar. Dolayısı ile taze ıspanak birkaç gün içinde mutlaka tüketilmedir.
Buzdolabında maksimum 8 gün dayanır.


Yıkanmış ıspanağı salata kurutucusunda iyice kuruttuktan sonra buzdolabındaki sebze bölmesine ağzı açık bir torbada gevşek bir halde muhafaza edebilirsiniz. Çiğ ıspanak tüketemiyorsanız, ıspanağı dört dakikadan uzun süre haşlamamalısınız.(folik asitin nerdeyse tamamı yok olur.)


Brokoli :
Mineral ve demir eksiliğini gideren brokoli vitamin deposudur. Antikarsinojenik (kansere karşı koruyucu ) etkisi yüksek, kalsiyum açısından da oldukça zengin. Dolayısıyla kemik erimesine karşı koruyucu, lif oranı yüksek bir besin. A, E ve C vitaminlerinin yanı sıra içerdiği flavonoidler bakımından bağışıklık sistemimizi güçlendiren bir özelliğe sahiptir. Antibiyotik vazifesi de görür.

Brokolinin kendine özgü olan selülozik yapısı (lifli yapı) bağırsaklarda oluşan toksinlerin uzaklaştırılmasında (toksin atıcı) ve alınmış olan ağır metallerin emilmesinde büyük rol oynar. Brokolinin bu lifli yapısı, kabızlığı önler. Prostat rahatsızlıklarının kansere dönüşmesinde brokoli güçlü bir önleyicidir. Aynı zamanda, meme, bağırsak ve idrar kesesi kanserlerine karşı güçlü bir koruyucudur.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


8 Ekim 2010 Cuma

DETOX NEDİR???

Detoksifikasyon; vücudun toksinlerden arınması demektir.

Nasıl ki çok yorgun düştüğümüzde dinlenmeye ihtiyaç duyarız hücrelerimizde biriken ve vücudun istemediği materyaller olan toksinlerden arınmamıza da detoksifikasyon denir. Toksinler hem vücudumuzda üretilir hem de dışarıdan alınır. Vücudun fizyolojik metabolizmalarının çalışması sonucunda açığa çıkar. Dışarıdan ise yemeklerden, soluduğumuz havadan, fiziksel temaslar sonucunda alınabilir.

Besinler, üretim safhasından başlayarak, mutfağımıza gelene kadar birçok işlemden geçer ve belirli oranlarda toksin kazanırlar.
Özellikle tarımsal ilaçların kullanılması, havadan, sudan, topraktan gelebilecek zararlı maddeler, saflaştırılma, korumak amacıyla koruyucu maddeler katılması, boyama gibi işlemlerde düşünülürse bir miktar toksin içerdiği ortaya çıkmaktadır.

Bunların yanında vücudumuz günlük işlevlerini gerçekleştirirken de toksin üretir. Vücuda gerekli olan enerji üretilirken serbest radikaller denilen ve vücutta istenmeyen maddeler oluşur. Bunlar vücuttan uzaklaştırılamazsa; kanser, kalp hastalıkları, erken yaşlanma, artrit gibi riskleri artırmaktadır. Bunların yanında baş ağrıları, halsizlik, yorgunluk gibi günlük olarak sürekli şikayet ettiğimiz rahatsızlıkların da nedeni olabilir.

Toksinleri vücuttan uzaklaştıran başlıca organımız karaciğerdir.
Böbreklerden idrarla,
Deriden ter ile,
Bağırsaklardan dışkı yoluyla atılır.

Karaciğerin görevini tam olarak yapmasını engelleyen maddeler ;
kafein (çay- kahveden),
Alkol,
İlaçlar,
Sigara dumanı,
Egzoz dumanı,
Fazla protein tüketimi,
Doymuş yağlar,
Rafine şeker ( çay şekeri-tatlılar vs ...)

Sağlıklı bir vücut belli düzeydeki toksinleri vücuttan rahatlıkla uzaklaştırabilir. Fakat vücutta fazla miktarda toksin varsa bu denge bozulur. Toksinler hücrelerin içinde birikmeye başlar ve çalışmalarını engeller. Günlük işlevini tam yapamaz duruma gelen vücut gerekli enerjiyi üretemediğinden yorgunluk, halsizlik, konsantrasyon güçlükleri, bellek zayıflığı gibi istenmeyen durumlarla karşılaşılır.

Detoksifikasyonun etkileri


* Hastalığı önleme
* Hastalığı tedavi etme
* Vücudu temizleme
* Kilo verme
* canlı ve parlak bir cilt
* Yaşlanmayı geciktirme
* Esnekliği artırma
* Zindeleştirme
* Motivasyon ve konsantrasyon artışı

Detox yazılarım hangi besinlerle detox yapılır gibi konularla devam edecek...

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


7 Ekim 2010 Perşembe

DETOX ÖNERİLERİ

*Kalkar kalkmaz oda ısısında su için (suyun içine akşamdan,kabuklu limon dilimleri koyun)

*Organik ürünleri tercih edin.

*İşlenmemiş besinlere yönelin.

*Taze besinleri kullanın.

*Doğal kaynak suyu ya da filtre edilmiş su kullanın. Günde 3 litre.

*Tahıl ve baklagillere, sebze ve meyvelere, güneşte kurutulmuş ürünlere, kuruyemişlere, yağlı tohumlara, kepekli ve lifli besinlere öncelik tanıyın.

*Detox süresince şeker kullanmayın.

*Günde mutlaka 3 ana öğününüzü yiyin.

*Bütün besinleri tekrar tekrar yıkayın.

*Haşlama yoluyla pişirdiğiniz besinlerin suyunu dökmeyin, isteğe göre içilebilir.

*Konservelerden, kutulanmış yiyecek ve içeceklerden uzaklaşın.

*Besinleri cam kaplarda saklayın.

*Siyah çay yerine yeşil çay gibi antioksidan içeriği yüksek bitki çayları tercih edin.

*Sıvı ihtiyacınızı gazlı içecekler, hazır meyve suları, vb. şeker oranı yüksek içecekler yerine su, ayran, soda, gibi içeceklerden karşılayın.

*Doymuş yağ tüketimini azaltın. Zeytin yağı, fındık yağı, ceviz yağı, susam yağı gibi bitkisel yağları tercih edin.

*Mümkünse her sabah ılık duş alın.

*Hergün 30dk yürümeye çalışın.


*Bu önerileri beslenme alışkanlığı haline getirin.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


4 Ekim 2010 Pazartesi

DETOX TESTİ

Bu haftaki konum DETOX
Detox nedir anlatarak bir giriş yapmaktansa önce detoxa ne kadar ihtiyacınız olduğunu test etmenizi istedim. Bu test sonucunda eğer evetleriniz 8'i geçiyorsa vücudunuzu arındırmanız en az 3 günlük bir detox programı uygulamanız gerekiyor.

Şimdi testi çözün bakalım
Sonuçlarınızı bana yorum olarak yazabilirsiniz.
Yarın detoxun ne olduğundan bahsedip diğer günlerde size detox menüleri ve önerileri yazacağım...

Eğer belirti sizde uzun zamandır varsa evet yoksa hayır olarak not alın ve evetlerinizi toplayın.


1) Yorgunluk hissi, bitkinlik, halsizlik ….. …..

2) Sürekli birbirini takip eden soğuk algınlığı ve enfeksiyonlar ….. …..

3) Su tutma ödem ….. …..

4) Sık idrara çıkma ….. …..

5) Sık acıkma ….. …..

6) Öğün öncesi sinirlilik asabiyet ….. …..

7) Öğün sonrası ve aralarda gaz, şişkinlik, hazımsızlık ….. …..

8) Dil ve ağızda tekrarlayan yaralar ….. …..

9) Mide ekşimesi, reflü ….. …..

10) Yetersiz uyku ya da aşırı uyuma isteği ….. …..

11) Göz altında koyu halkalar ….. …..

12) Çok sık kabızlık ….. …..

13) Depresyon ve bunaltı ….. …..

14) Konsantrasyon güçlüğü, dikkatin çabuk dağılması ….. …..

15) Bellek sorunları ve unutkanlık ….. …..

16) Belirli bir sebebe bağlı olmaksızın kilo kaybı veya kilo alma ….. …..

17) Saçlarda kuruma,kırılma ya da aşırı dökülme ….. …..

18) Tırnak değişiklikleri ….. …..

19) Ayak ve ellerde uyuşma karıncalanma ….. …..

20) Çalışma ortamında sigara dumanına maruz kalma ….. …..

21) Çalışma ortamında strese maruz kalma ….. …..

22) Çok sık iş seyehatlerine çıkma ….. …..

23) Belirli yiyeceklere aşırı istek;

Tatlı(çikolata,dondurma,şeker) ….. …..
Tuzlu(salamura,turşu) ….. …..
Yağlı(cips,çerez) ….. …..
Unlu(hamurişi,kek,pasta) ….. …..
Alkol ….. …..
Sigara ….. …..
Asitli içecekler ….. …..
Çay,kahve ….. …..

24) Hazır gıda tüketimi ….. …..

25) Besinleri pişirme yöntemleri;

Kızartma ….. …..
Kavurma ….. …..
Izgara ….. …..
Buharda ….. …..
Haşlama ….. …..
Buğulama ….. …..
Fırında ….. …..

26) Bitki çayı tüketimi ….. …..

27) Su tüketimi;

Çeşme suyu ….. …..
Memba suyu ….. …..

28) Günlük 5 porsiyondan az meyve sebze tüketimi ….. …..

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

28 Eylül 2010 Salı

İŞ YERİ İÇİN 8 BESLENME ÖNERİSİ

*Sabah odanıza girerken sekterinizden çay veya kahve yerine, 1 bardak taze sıkılmış meyve suyu, 1 bardak süt, 1 kase yağsız yoğurt, 1 porsiyon taze veya kuru meyve isteyebilirsiniz. Böylece güne daha iyi başlayacaksınız.

*Gün içerisinde asansör yerine merdiven kullanın. Her merdiven aktivitesi sonrasında 1 bardak su için. Böylece su içmek için bir bahaneniz oluşacak, bu şekilde hatırlayabileceksiniz. Günde 2 lt su içmelisiniz.

*2 saatten fazla masanızda hareketsiz oturmayın. Arada ofis içerisinde veya dışarısında hareket edin. Bir fitness uzmanından masa başı yapılabilecek öneriler edinin ve uygulamaya çalışın.

*Ara öğünlerinizi ihmal etmeyin. Böylece kan şekeriniz kontrol altında olacak, çalışma performansınız ve konsantrasyonunuz olumsuz etkilenmeyecektir.

*Gün içerisinde tükettiğiniz çay ve kahve sayısını mümkün olduğunca azaltın. Kahvenizi tüketirken sütlü (sade veya kremalı değil) olmasına özen gösterin. Böylece az da olsa kahvenizle birlikte süt de tüketmiş olursunuz.

*Uzun saatleriniz toplantılarla geçiyorsa toplantı masanıza kuru pasta gibi kalori değeri yüksek besinler yerine 2 adet ceviz, 5 fındık, badem ya da meyve tabağı gibi sağlıklı besinler koyulmasını rica edin.
İçecek olarak asitli içecekler ve hazır meyve sularından kaçının. Bunların yerine limonlu açık çay, bitki çayları (bilinçli tüketim önemli), taze sıkılmış meyve suyu, ayran, süt tercih edebilirsiniz.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

23 Eylül 2010 Perşembe

ACAİ BERRY

Orta ve GüneyAmerika’daki yağmur ormanlarında yetişen bir çeşit palmiyenin (Euterpe oleracea) meyvesidir.

Venezuella ve Brezilya’da bol miktarda hasatı yapılıyor ve ülke için önemli bir gelir kaynağı.

Acai berry 20-25 mm çapında koyu mor bol sulu bir meyve, kalın bir kabuğu ve ortasında iri bir çekirdeği var. Genellikle meyve suyu veya etli kısmı püre şeklinde tüketiliyor.

Piyasada kapsül ve toz formları da var. Kapsüllerin sabah akşam aç olarak alınması öneriliyor.

İçeriği:
%35-45 lipid (yağ)
%9-13 protein
%18-27 lif

Lipid içeriğinin % 71'i oleik asit, ayrıca omega 3, 6 ve 9 yağ asitleri.
Yani kötü huylu kolesterolümüzü düşürüp iyi huylu kolesterolümüzün yükselten yağ asitlerini bol miktarda içeren bir meyvedir.


Koyu mor rengi veren antosiyaninler doğal antoksidan özelliğe sahiptir.
Ayrıca E, C ve B vitaminleri ile demir ,fosfor, kalsiyum ve potasyum da bulunuyor.

Yüksek protein içeriği nedeniyle özellikle sporcuların kullanması öneriyorum. Yine yüksek protein içeriğinden dolayı tokluk hissi verdiğinden diyet yapılmasını kolaylaştırarak kilo kaybı sağlıyor.

Bir çalışmada kemoterapi öncesi verilen acai berry posasının, kemoterapiye bağlı DNA hasarını en aza indirdiği görülmüş. İçerdiği yüksek lif nedeniyle barsak hareketlerini düzenlediği belirtiliyor.

Ancak antioksidan kapasitesi en yüksek meyve olduğu bildirilmesine karşın pek çok meyve suyu ile yapılan başka bir çalışmada nar suyunun antioksidan kapasitesinin acai berry de dahil diğer tüm meyvelerden % 20 daha fazla olduğu tespit edilmiş.


Bu ara hepimiz yaz dönemi boyunca zayıflama hapları arasında acai berry yi de sıkça gördük.
Ancak bu ilaçlar sağlık bakanlığı onaylı olmayan içeriği net açıklanmayan tarım bakanlığı onaylı ilaçlar. Kullanıp sonuç alamayan birçok kişiye yardımcı oldum. 1 tabletteki kadar acai berry yi zayıflama amaçlı tükettiğinizi düşünürsek zayıflamadığınızı sadece antioksidan takviyesi aldıgınız için belki kolesterolünüzün düştüğünü ve kendinizi daha enerjik ve sağlıklı hissettiğinizi farkedeceksiniz. Bu tür ticari kaygılarla oluşturulmuş ilaçlardan sakınıp sağlıklı bir kilo kaybı için mutlaka bir diyetisyen gözetiminde diyet yapmanızı tekrar hatırlatıyorum :)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

17 Eylül 2010 Cuma

ASLIght YEŞİL İKSİR

Yedi ayrı sebze ile hazırlayacağınız karışımım, bağışıklık sisteminizi kuvvetlendirecek, içinde bulunan antioksidanlar uzun ve genç bir hayat sürmenize yardımcı olacak :)

Gençlik iksirimi genç-yaşlı herkes tüketelebilir.

Bu karışım diyet yapanların da metabolizmalarını hızlandıracak.


Hadi bakalım her sabah içmeden evden çıkmak yok!!!

Malzemeler:

1 tutam dere otu: Sindirimi kolaylaştırır, Sinirleri yatıştırır, Mide ve bağırsak gazlarını söktürür.

2 adet salatalık : İdrar söktürücü ve içeriğindeki bol kükürt sayesinde kanı temizler.

1 adet havuç: Gözleri korur,bağışıklık sistemini kuvvetlendirir,Mide ve bağırsak kanamalarını önler, kansızlığı giderir.

1 adet armut: Tansiyonu düzenler,kandaki üre asidi ve üre tuzlarını dışarı attığından, böbreklerin düzenli çalışmasına yardımcı olur, Çarpıntıyı keser.

1 tutam taze nane: Stres ve baş ağrısına iyi gelir, mide bulantısı ve kusmaları giderir.

1 yemek kaşığı elma sirkesi : Kabızlığı önler.

10 sap taze maydanoz: Ödem sökücüdür.

Hazırlanışı:

Malzemelerimizi mikser ile karıştırarak ya da katı meyve sıkacağından geçirerek tüketebilirsiniz.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

14 Eylül 2010 Salı

YABAN MERSİNİ

30-35 cm yükseklikte, kışın yapraklarını döken küçük bir bitkidir.
Yabanmersini, yüzyıllardır yenilebilir, lezzetli bir yabani meyve olarak kullanılır..
Güz aylarına doğru olgunlaşır olgunlaştığında meyveleri mavi renklidir.
Meyvesinin dışında “yapısında bulunan maddelerden dolayı” puslu bir görüntü mevcuttur.
Bu görüntü içeriğindeki yüksek tanenleşmeden dolayıdır.

İngilizce blueberry (billbery) olarak bilinir.
Bu bitki ülkemizdeki literatürde
Yaban mersini olarak bilinir.
Ancak yetiştiği farklı coğrafyalarda farklı adlarla da bilinmektedir.

Örneğin;
Rize’de Likapa,
Trabzon’da Ligarba, Lifos veya Trabzon Üzümü,
Rize Pazar ilçesinde Kaskanaka,
Rize Ardeşen İlçesinde Çera (Çela),
Artvin’de Morsivit veya Mahabak,
Giresun’da Çalı Çileği,
diğer bölgelerde ise Ayı Üzümü, Çay Üzümü veya Çoban Üzümü.

Yaban mersini içinde polifenoller, salisilik asit, karaotenler, lif, folik asit, C vitamini, B vitamini, potasyum, manganez, magnezyum, demir, riboflavin, niasin, fitoöstrojenler vardır.

Yaban mersini meyvelerine karşı modern ilgi 2. Dünya Savaşından sonra meydana geldi. Çünkü yabanmersininin gözlere iyi geldiği artık bir sır değildi. 2. Dünya savaşı sırasında İngiliz Hava Kuvvetleri pilotlarının doktorların önerisiyle bol miktarda yaban mersini reçeli yiyerek gece uçuşlarına çıktıklarını ve yorgun gözlerini dinlendirdiklerini kayıtlardan biliyoruz. Pilotlar, yabanmersini reçeli yedikten sonra gece uçuşlarına çıktıklarında gece görüşlerinde bir düzelme ve iyileşme hissettiklerini sık sık rapor ediyorlardı.

Yaban Mersini'nin Faydaları:

Anti kanserojen ve antioksidan özelliğine sahiptir.
Kalp krizi riskini azaltır. Damar sertliği oluşumunu engeller.
Kan şekeri ve kolesterolü düşürür.
Adet kanamalarını düzenleyen bir meyve olarak tavsiye edilir.
Yaprak ve kuru meyvelerinden yapılan çay ishal giderici olarak kullanılır.
Göz yorgunluğu, miyopluk, katarakt, karasu (Glokom) ya karşı iyileştiricidir.
Şeker hastalığından kaynaklanan görme bozuklukları (Diyabetik retinopati) tedavisinde etkilidir.
Gece körlüğü, gece görüşünü artırıcı, kamaşma, retinayı güçlendirici
Tavuk karası (retinitis pigmentosa) hastalığının ilerlemesini yavaşlatıcıdır.

100 gr. taze yaban mersininin içerdiği besin değerleri:
Bir bardak likapa meyvesi 145 gram gelmektedir ve 21 gr karbonhidrat, 1 gr protein, 0.5gr yağ, 19mg C vitamini, 145 IU A vitamini 85 kalori içerir.

100 gram yaban mersininin %83'ü su, %0,7', si protein, %0,5'i yağ, %15'i karbonhidrat, %1,5'uğu lifdir.

62 kalori sağlar.

İçinde bu kadar faydalı öğeler içeren çok az besin vardır.
yaban mersininin sadece bir porsiyonu beş porsiyon kadar havuç, elma , brokoli ve balkabağı kadar antioksidan madde içerir.

Yarım su bardağı yaban mersini 1733 ünite E vitamini, 1200 mg C vitamini içerir.

Hergün en az 1 yemek kaşığı yaban mersini yemenizi öneriyorum.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

6 Eylül 2010 Pazartesi

ŞEKER BAYRAMINDA BESLENME

Ramazan ayı geride kalmak üzere, önümüz bayram. Geçtiğimiz 1 ay boyunca oruç tuttuk, sigara içiyorsak (hala!) içtiğimiz miktarda ciddi bir azalma yaşadık, alkol tüketimimizde ise tatil yaşandı.

Bayramda bunların acısını çıkarmaya karar verirsek karşımıza ciddi sağlık sorunları ile zehir olan bir şeker bayramı çıkar. Ramazan boyunca oruç tutma nedeniyle günlük öğün sayısı azaltıldığı ve beslenme alışkanlıklarında değişiklikler meydana geldiği için bayramda normal yeme düzenine geçişte psikolojik olarak daha fazla yemek yeme eğilimi ortaya çıkıyor.

Bayramda birdenbire aşırı yemek yemek, şeker, çikolata, ağır hamur işleri ve diğer tatlıları aşırı tüketmek mide ve barsak sisteminde çeşitli rahatsızlıklara ve kilo alımına yol açıyor. Hepimizin hatırlaması gereken bayramın sevgi, saygı ve paylaşma dönemi olduğu! Bayramı yemek şölenine çevirmek gelenek haline gelmiş olsa da, bunun aslında sağlığımız için zararlı olduğu konusunda bilinçlensek ve paylaşımları duygusal içerikli tutsak birbirimize çok daha yararlı olacağımızı aklımızdan çıkarmamalıyız.

Bayram ziyaretlerinin tatlı bir gülümseme ile evinizde bitmesi için unutulmaması gereken temel bazı önlemler her zaman var..

*Gün içinde az az ve sık yemek alışkanlığı, oruç tutup az besin tüketimine 1 ay boyunca alışmış vücut için ilk koşul.

*Mutlaka size ikram edilen yiyeceklerden tadın ama tabağınıza çok az konulmasını sağlayın. Tadımlık ikramlar hem ev sahibini kırmaz hem de sizin sağlığınızı riske sokmaz.

*İkramlarda içecekleri, içeceklerden de az kafeinli, gazsız olanlarını tercih etmek, sık sık da su içmek günün en önemli seçimi olacaktır.

*Ev ziyaretleri yapıyorsak, ziyaret edilecek yerler arasında mesafe uzun değil ise yürüyerek gitmek, araba kullanılması zorunlu ise park yerini biraz uzakta seçerek biraz yürümek sindirime önemli katkılar sağlayacaktır.

*Evimizde ikram edeceğimiz yiyecekleri hazırlarken de dikkatli olursak sevdiklerimize güzel vakit geçirmede yardımcı oluruz. Yemeğe misafirimiz varsa kızartma yerine ızgara seçersek, bol salata ile soframızı renklendirir hatta yemek porsiyonlarını servis yapmadan önce birer salata tabağı ile ikrama başlarsak sağlıklı beslenme için örnek oluştururuz.

*Şeker bayramında ne yazık ki hamurlu ve şuruplu tatlılar ikram etmek geleneklerimizden..
Bunu sütlü tatlılara ve meyve salatalarına doğru değiştirmek sağlık için atabileceğimiz önemli bir adım olur…

*Yoğun çalışma dönemleri arasında bayramı 3-4 günlük tatil olarak değerlendirip sevdikleri ile otellere gidecek arkadaşlarımız da dikkatli olmalı tabii ki… Her şey dahil oteller, açık büfeler başlı başına risk iken bir de oruç sonrası bunları yaşamak daha da riskli olacaktır.

SAĞLIKLI VE FİT GÜNLER DİLERİM...

2 Eylül 2010 Perşembe

STEVİA (REBAUDİANA BERTONİ)

Tatlandırıcıların zararları hergün gazete sayfalarını boy boy süslerken başka alternatifler aramaya başladık.Bu sayede en moda olan tatlandırıcı da stevia.
Peki nedir acaba bu stevia?
Katkı maddesi midir?
Doğal mıdır?
Yapay mıdır?
Bu sorularla günde en az 10 kez karşılaştığım için bugünkü konuyu bu bitkiye ayırıyorum.

Bitki ailesinin krizantem familyasına ait bir bitkidir.
Bal yaprak veya şeker otu olarak da bilinir.
Aşırı tatlandırma etkisi olduğu bilinen tek bitkidir. Doğal bitki formu, şeker kamışından 10-15 kez, ekstresi ise 200-480 kez fazla tatlıdır.

Herbal özellikleri nedeniyle güney Amerika’da yüzyıllardır kullanılmakta olup halen ticari amaçla dünyanın pek çok bölgesinde yetiştiriliyor.
Dünyada en çok Japonya Kore ve Çin’de (%80 i) tüketiliyor.
%100 doğal olup ilave kimyasal içermiyor.Yüksek ısılarda stabil kalabiliyor bu nedenle pişirilerek kullanıma uygun.

Kalori içermeyen tatlandırıcı olarak kullanımının yanında bilimsel çalışmalarda stevia glikozidlerinin anti-hiperglisemik, anti-hipertansif, anti-tümör, anti-inflamatuvar, anti diyareal, diüretik ve immunmodülatuvar etkileri görülmüş.

Yapılan genetik toksisite çalışmalarında steviosidlerin genetik toksisite riski oluşturmadığı saptanmış. Türkiyede toz halinde extresi ve tablet şeklinde içecekler içecekler için tatlandırıcı formu bulunuyor. (Greenlite, Stevia tb).

Stevianın gıdalarda kullanımı için onay başvurularını FDA (Food and Drug Administration ) yıllardır geri çeviriyor.
Şirketin sitesinde fazla miktarlardakı stevianın olumsuz etkilerini gösteren çalışmalar var. Bunlardan birinde yüksek dozlarda stevianın erkek farelerde sperm yapımında azalma ve infertiliteye, dişi hamsterlerde de düşük doğum ağırlıklı bebeklere yol açtığı görülmüş. Diğerlerinde karsinojenik etki ve metabolizmada bozulmalar saptanmış. Ancak bunların hiçbiri doğrulanmamış ve Japonyada 30 yıldır yiyeceklerde katkı olarak kullanılmakta…

Tüm bunların yanında son 1 yılda stevia atağa geçmiş ve 180 civarında stevia içeren gıda tüm dünyada satışa sunulmuş.
Bu arada Coca-Cola Company 24 patent başvurusunda bulunmuş!!!

Uzun lafın kısası sakkarin ya da aspartam out stevia in :)

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

27 Ağustos 2010 Cuma

ASLIght SELÜLİT ÇAYI

Malzemeler:

* 2-3 adet enginar yaprağı
* 1 çay kaşığı süzme bal
* 5-6 adet saplarıyla beraber maydanoz
* Yarım çay kaşığı funda yaprağı
* 2-3 yaprak melissa
* 2-3 adet avokado yaprağı
* Bir tutam zencefil
* İnce bir dilim limon
* 2 yaprak sinameki

Hazırlanışı:


Bir su bardağı kadar suya bal ve limon dışındaki tüm malzemeyi koyarak 2 dakika kadar kaynatın.
3–4 dakika bekleterek demlenmesine izin verin.

Daha sonra içine bir dilim limon ve balı koyarak şekersiz ve sıcak olarak için.
Günde 2–3 kere yapıp içebilirsiniz. Ancak selülit çayı sıcak içilmeli.


Not: Selülit çayını çok aç veya tok karnına tüketmeyin.

Sağlıklı ve fit günler dilerim…

24 Ağustos 2010 Salı

GÜLLAÇ

Ramazan tatlısı denildiğinde ilk akla gelen güllaçtır.

Diğer aylarda çok nadir rastlarsınız bu tatlıyı yapan yerlere ama Ramazan ayında birden bir patlama gösterir ve hemen hemen her yerde bulunabilecek hale gelir,ne de iyi olur;))

Beni güllaçtaki yoğun gül suyu kokusu rahatsız ettiği için size vanilyalı bir tarif yazıyorum.
Her zaman yediklerinizden farklı bir tarifle işte ramazanın en özel tatlısı güllaç:

Düşük Kalorili Lorlu Güllaç

Malzemeler:

1/2 paket (6 yaprak) güllaç

İçi(kesmik - lor):
2 kg light süt
1,5 limonun suyu
2,5 yemek kaşığı esmer şeker

Şerbeti:
2 bardak esmer şeker
2,5 bardak su

Yapılışı:

1. Önce loru hazırlayın. Bunun için sütü kaynatın. Kaynamaya başladıktan sonra önceden sıkıp hazırladığınız limon suyunu içine dökün. Süt birkaç saniye sonra kesilmeye başlar. 2-3 dk kadar kaynattıktan sonra ocağı kapatın. Üstte bir peynir tabakası, altta sarımsı (yoğurt suyu gibi) bir su göreceksiniz. Bir tülbent (veya elek) yardımıyla bu suyu süzdürün. Üstte kalan tabaka lor peynirinizdir.

2. İyice suyu süzülen ve biraz ılıyan loru bir tabağa alıp içine 2,5 yemek kaşığı esmer şekeri karıştırın. Bu karışım güllacınızın içi olacak.

3. Güllacı hazırlayacağınız tezgah ya da masa üzerine (veya yere) bir sofra bezi serin. Bir yanınıza içine su doldurduğunuz geniş bir tepsi, bir yanınıza da güllacı hazırlayacağınız yuvarlak bir tepsi koyun. Güllaç yapraklarını bıçakla düzgünce ikiye kesin. Elde ettiğiniz 12 adet yaprağın birini tepsiye koyduğunuz suya daldırıp çıkarın, sofra bezinin üstüne serin. Yumuşaması için 1-2 dk bekleyin.

4. Yumuşayan yaprağı dikkatlice önünüze alın, kestiğiniz geniş ucuna 1 yemek kaşığı kadar lor serpin, yan uçlarını kapatarak sigara böreği gibi sarın, uzun bir rulo elde edin. Ruloyu 3 parçaya kesip yuvarlak bir tepsiye yerleştirin.

5. Tüm güllaçları tepsiye bu şekilde sıralayın. Dikkat edeceğiniz tek nokta güllaç yapraklarını ıslattıktan sonra yeteri kadar bekletmek. Fazla bekletirseniz çok yumuşayacağı için parçalanabilir, az bekletirseniz de rulo yapacak kıvama gelmeyip kırılabilir. Bu nedenle birini rulo yapmadan önce bir sonrakini ıslatıp yumuşamaya bırakın.

6. Güllaç tepsinizi hazırladıktan sonra şerbetinizi kaynatın. Kaynar şerbeti tatlının üstüne bekletmeden dökün. Üzerini bir tepsiyle kapatarak şerbeti iyice çekmesini sağlayın. Soğuduktan sonra antep fıstığı ile süsleyerek servis yapın.

1 Porsiyon güllaç sayesinde:

100 kalori alırsınız
Süt tüketmiş olursunuz
Tatlı ihtiyacınız karşılanmış olur
Yüzünüz gülmüş olur :)


Sağlıklı ve fit günler dilerim…

19 Ağustos 2010 Perşembe

HURMA

Hurma Protein, yağ ve karbonhidrat (üçünü bir arada) içeren tek meyvedir.
Su oranı% 20 olan hurma lifli bir yapıya sahiptir.Hurma,bilinen en eski meyve çeşitlerindendir.Yunanlı tarihçi Heredot; incilde ‘hayat ağacı’ olarak adlandırılan hurmadan, tatlı ihtiyacını karşılayan bir yiyecek ve şarap yapımında kullanılan meyve olarak söz etmektedir.
Hurmanın taze meyvesinde % 60-65 ve Acuva denilen kuru meyvesinde ise %75-85 dolayında şeker bulunur.Alkol üretiminde kullanılan üzümdeki şeker oranının % 20-25 dolayında olduğu dikkate alındığında, hurmanın daha avantajlı olduğu görülür.Libya’da hurmadan önemli miktarda alkol üretilmektedir.

Hurmaların her çeşidi A vitamini, B1, B2, B3 ve B6, potasyum, sodyum, magnezyum, kalsiyum, demir, fosfor, kükürt ve amino asitleri içerir.

Mineral maddelerden, sodyum, kalsiyum, magnezyum, demir, kükürt, fosfor, ve klor içerir.Ayrıca % 1.2- 6.7 tanen içirir.
100 gr hurmada, ortalama 260 kalori vardır.
Bu değer, kayısı ve şeftalide 52, muzda 97, ve portakalda 48’dir.
Bedevilerin çölün kavurucu güneşine rağmen, cilt kanserine tutulmadıkları dikkate alınarak yapılan araştırmalarda, hurmada kanseri önleyici etkisinin de bulunduğu ortaya çıkmıştır.

Suudi Arabistan, Irak, Cezayir, Mısır, Sudan en çok hurma üretimi yapan Arap ülkeleridir. Hurma meyvesinin yüzlerce cinsi vardır. Hurma ağacının ömrü yaklaşık 150 yıldır ve Türkiye’de Akdeniz, Batı ve Güney Anadolu bölgelerinde yetiştirilmektedir.

Ramazanda iftar sofrasının baş köşesine koyduğumuz hurma çeşitlerini sizler için topladım.

HURMA ÇEŞİTLERİ

Acve (Ajva)
Peygamber hurması olarak bilinen bu hurmanın şifalı olduğuna inanılıyor. Acve diğer hurmalara oranla daha büyük ve lezzetlidir. Hurma çeşitleri arasında hem şifalı hem de manevi özelliği olması nedeniyle bu hurma dünyanın en pahalı hurması olma özelliğini taşıyor kilosu 100tl den satılıyor. Suudi Arabistan'a özgüdür, Medine'de yetişir.

Maktum
Büyük, kızıl-kahverengi, ince kabuklu, yumuşak, unlu, orta-tatlılıkta bu hurma türü neme dirençlidir. Yetişme yeri Irak’tır.

Halavi
Irak’tan gelen bu hurma çeşidi, orta boylu, ince uzun, yumuşak ve aşırı tatlıdır. Halavi hurmaları açık kehribar renginde olup her birinde uzun ince tek bir çekirdek bulunur.

Bal Hurması

Bu hurma çeşidi yumuşak, kremalı görünen ve tatlıdır. Özellikle tatlı tarifleri için idealdir. Yetişme yeri İran.

Kraliçe
ABD California Indio’da Deval Ailesi tarafından Deglet Noor tohumundan elde edilmiştir. Noor’dan daha büyük, daha yumuşak ve daha tatlıdır. Genelde üst yarısı açık renkli ve altı da kahverengidir. Meyvesi uzun ince, yumuşak ve kremalıdır. Kraliçe hurmaları diğer hurmalar kadar tatlı değildirler.

Deglet Noor
Bu Cezayir ve Tunus'un en bilinen hurmasıdır. Yarı kuru ve sakızlı hurma diğer türler kadar tatlı değildir. Özellikle kurabiye ve pasta yapımında kullanılır.

Barhi
Etli meyvesi ve hoş kokusuyla birinci sınıf hurmalardandır.

SAĞLIĞIMIZA ETKİLERİ

· Gamma aminobutirik asit sedatif içeriğinden dolayı sakinleştirici ve rahatlatıcı etkisi vardır.
· A vitamini içeriğinden dolayı göz sağlığında olumlu etkileri vardır.
· Demir içerdiğinden anemi önleyici etkisi ve hamilelik döneminde fetusun gelişiminde olumlu etkisi vardır.
· Hurmada bulunan fosfor, çocuklarda ve yaşlılarda zihinsel ve bedensel gelişim için olumlu etkileri vardır.
· Lif içeriği bol olduğundan basuru hafifletici etkisi vardır.
· B1, B2 vitaminlerinin bir arada bulunmasından dolayı karaciğeri kuvvetlendirir.
· Hurma, içerdiği bol fosfor ve kalsiyum ile kemik zayıflığına karşı bünyeyi korur ve bu hastalıkların azaltılmasına yardım eder.
· Kansere ve kalp damar hastalıklarına karşı koruyucudur.
· Öksürük giderici ve balgam azaltıcı etkiye sahiptir.
· Sindirim sorunu çekenlere laksatif etkisinden dolayı önerilir.
· Damar sertliğini önleyici, kolesterolü düşürücü ve kanı temizleyici etkisi vardır.


***İsrailli bilim adamları, hurmanın, kalp ve damar hastalıklarından korunmak için önerilen elmadan daha etkili olduğunu açıkladılar.İsrail'de yapılan bir araştırmada, elma ve hurmanın yararları karşılaştırıldı. Hurmanın lif, mineral ve fenol açısından zengin olduğunu söyleyen bilim adamları, elmada daha fazla bakır ve çinko bulunduğunu, buna karşılık hurmada sodyum, potasyum, magnezyum, kalsiyum ve demir miktarlarının elmadan iki kat fazla olduğunu belirttiler.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...

12 Ağustos 2010 Perşembe

RAMAZANDA BESLENME


Bu sene 16 saat aç kalacağımız bir ramazan ayı geçiriyoruz. Sıcaklarda halsiz kalmadan, hastalanmadan ve çok yemeden bu ayı nasıl geçiririz?
Bilindiği gibi ramazan dolayısı ile menüler çok daha zengin ve çeşitli hazırlanır. Aç kalındığı için sınırsız yeme düşüncesi belirir.Tabi ki beslenme alışkanlıklarında da büyük ölçüde değişiklikler olur.
Peki gün boyunca aç kaldığımız halde neden kilo alıyoruz?

Metabolizmamız bu süreçte hep kendini korumaya programlanmıştır. Tüm gün besin alamaduğmız için sonrasında yediğimiz herseyi depolar.

sahura kalkmak yerine, gece yatmadan önce yerseniz aç kalma süreniz çok uzar bundan dolayı vücut hızı düşer, halsizlik, baş ağrısı, yorgunluk ve dikkatinizde azalma sorunları baş gösterir.

En çok yapılan ilk yanlış!!!
Tüm gün acıkmamak için sahurda yenilen ağır hamurişleri, iftarda kızartmalar, ramazanın vazgeçilmezi şerbetli tatlılar.


Uykusundan fedakarlık etmek istemeyenlerin yaptığı 2. yanlış!!!
Sahurda sadece su içerek niyetlenme veya gece yatmadan hemen önce yemek. (Bu beslenme tarzıyla 16 saat olacak açlığı 20 saate çıkararak açlık kan şekerinin daha erken saatlerde düşmesine ve buna bağlı olarak günün daha verimsiz geçmesine neden oluyorsunuz.)

O zaman nasıl beslenmeliyiz?(oruç nasıl açılır?)


Azalan öğün sayısını sık yiyerek artıracağız.
İftarımızı 1 kase çorbayla açtıktan sonra en az 15 dk bekleyip et ve sebzeyi birlikte tüketmeliyiz. Yani akşam yemeğimizi 2 öğünde tüketeceğiz. Yavaş küçük lokmalar halinde uzun bir zaman dilimi içerisinde yemeli; iyice çiğneyerek oluşabilecek rahatsızlıkları önlemeliyiz.
Uzun bir açlıktan sonra tercih edeceğimiz besinler daha, yavaş sindirilen, mide ve bağırsak sisteminde uzun süre kalabilen ve kana geçiş hızı (glisemik indeks) düşük olan esmer tahıl ürünleri ile sebzeler, kuru baklagiller ve salata gibi besinlerden oluşmalı.

Sahur yemeği, için hafif bir kahvaltı tercih edin. Midenin boşalma süresini uzatarak, acıkmayı geciktirmelsiniz. Protein içeriği yüksek olan yumurta, peynir, yağsız süt sizi gün boyu daha tok tutacak.
Tatlı faslına gelice şerbetli hamur tatlıları ve kızartılan tatlılar yerine, sütlaç gibi hafif sütlü tatlılar veya meyve tüketin.


Beslenme şekline dikkat etmeyen sağlıklı kişilerde bile; sindirim bozuklukları, gaz birikimi, ani tansiyon yükselmesi veya düşmesi görülebilir.
Yeterli ve dengeli beslenmenin sağlanamadığı ramazan ayında, diyabet, tansiyon, kalp rahatsızlıkları olanların oruç tutmamasını tavsiye ediyorum.

Size fikir verebilecek bir menü örneği yazıyorum:
RAMAZAN MENÜSÜ

İftar: 20:15 1 büyük kepçe çorba
20.45 2 köfte kadar ızgara et,tavuk veya 200 gr balık
9 yemek kaşığı zeytinyağlı sebze yemeği
2 ince dilim ekmek
1 su bardağı yağsız yoğurt
Bol salata


22.0 1 porsiyon meyve ve 2 tam ceviz içi
23.30 1 su bardağı yağsız süt


Sahur: 4.00 2 porsiyon meyve
4.15 2 kibrit k. Beyaz peynir
1 haşlanmış yumurta
2 ince dilim ekmek
Şekersiz çay

Sağlıklı ve fit günler dilerim…





3 Ağustos 2010 Salı

SELÜLİTİN DOĞAL TEDAVİSİ VAR MI???

Selülit sadece estetik bir durum mudur?

Hayır. Selülit sadece estetik kaygılardan dolayı tedavi edilmemelidir;
selülit ile damar yetmezliği birbirine paralel seyreder. Yani selülit damar yollarında oluşur ve damarları sarar, damar üzerinde baskı oluşturur, bu durumda kan dolaşımını zorlaştırmakta ve varislerin oluşmasına neden olur. dikkat edin eğer selülitleriniz arttıysa selülitli bölgelerinizde minik varisler baş göstermeye başlamış olabilir!!!

Tedavi edilmezse ne olur?


Selülit ilerlerse varise, daha ileri derecede damar yetmezliğine ve gittikçe ciddi boyutlara ulaşan bir sürü soruan neden olabilir.
Yağ hücrelerinin aşırı yayılmasıyla deri altı bağ dokusu etkilenerek vücut normalden daha fazla su tutmaya başlıyor (kendinizi sabahları daha şiş uyanmış buluyorsunuz)ve kan dolaşımı zayıflıyor. Bu da dokuların oksijenlenme oranını azaltarak derinin elastikiyetini azaltarak cildin daha pürüzlü bir hal almasına neden oluyor.


Selülit azaltıcı fonksiyonel besinler

Selülitin bitkisel tedavisinde daha çok bağ dokusu yapısını güçlendiren besinler:

A, C vitaminleri ve Çinko:
Yapılan araştırmalar selülit oluşumunu azaltmada antioksidan öğeler olan A, C vitaminleri ve çinkonun etkili olduğunu görmekteyiz. Özellikle bu antioksidan yapıları içerisinde bulunduran taze meyve ve sebzelerin tüketimine özen göstermelisiniz. Koyu yeşil yapraklı sebzeler, kurubaklagiller, yağlı tohumlar ve taze meyvelerin günlük tüketimini 6-8 porsiyona kadar çıkarmanız beslenmenizde yapacağınız ilk adım!

Gotu kola;
Uzakdoğu'da Çin, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde uzun yıllar kullanılmış bir bitki olan Gotu Kola, K vitamini, sodyum, magnezyum ve kalsiyum bakımından da zengindir. Araştırmalar Gotu Kola'nın iltihap giderici etkileri olduğunu ve damarları güçlendirme suretiyle kanın vücutta akışını artırdığını gösteriyor. Bu özelliğinden dolayı özellikle varis ve selülit gibi sorunlara karşı koruyucu ve destekleyici olarak kullanımını öneriyorum.

Biberiye: Kan dolaşımını hızlandırıcı etkisi sayesinde selülit oluşumunu engellemeye yardımcı olan biberiyeyi 1-2 tatlı kaşığı dolusu ince kıyılmış olarak 1 bardak kaynar suyla 10 dakika kadar demleyip gün içerisinde 2-3 bardak şeklinde tüketebilirsiniz. Ödem sorununuza da yardımcı olacak.


Ananas: Taze ananasta bulunan bromelin enzimi protein ayrıştırıcı ve sindirimine yardımcı bir enzimdir. Kükürtlü bileşikleri de içeren bromelin enzimi sadece protein sindirimine yardımcı olmakla kalmaz, şişkinliğin ve ödemin atılmasına da katkıda bulunur. Böylece selülit oluşumunu engellemeye yardımcı bir meyvedir ancak diyet yapanlar için kalorisi yüksek oldugu için günde maximum 2 ince dilim öneriyorum.


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

30 Temmuz 2010 Cuma

YAZ AYLARINDA BESLENMENİN PÜF NOKTALARI

Yaz aylarında beslenirken dikkat edilmesi gerekenler:

* Terleme ile artan sıvı kaybını karşılamak amacıyla günde en az 2- 2.5 litre (10-12 su bardağı) su içmeye özen gösterin.
Sıvı ihtiyacını karşılamak için süt, ayran, taze sıkılmış meyve suları, bitki ve meyve çayları tercih edin. Bebekler ve çocuklar sıvı kayıplarını ifade edemeyebilecekleri için anne- babaları dikkatli olmalı. Yaz aylarında egzersiz ve spor yaparken kış aylarına göre daha fazla sıvı kaybedeceksiniz buna dikkat ederek spora giderken yanınıza 1 ltlik bir şişe alın.

* Günün en önemli öğünü olan kahvaltıda şekersiz marmelatlar, az yağlı peynirler, içecek olarak süt, taze sıkılmış meyve suları, ıhlamur ve kuşburnu gibi bitki çayları tercih edin.
Her öğünde dört besin grubu;
et, yumurta, kurubaklagil grubu olan: et, tavuk, balık, yumurta ve nohut, kurufasulye, mercimek gibi kurubaklagiller ile bir avuç kadar fındık, ceviz vb. yağlı tohumlar ,
Süt ve süt ürünleri grubu olan: süt, yoğurt, peynir ve ayran
Sebzeler ve meyveler ve
Ekmek ve tahıllar grubu olan: pirinç, bulgur, mısır, çorbalar, vb. besinler yer verin.

* Besinleri pişirirken ızgara, buğulama, haşlama yöntemleri tercih edin.

* Enerjisi yüksek hamur tatlıları yerine sütlü tatlılar, meyve tatlıları, dondurma gibi tatlılar tercih edin.

* Bu aylarda artan sebze ve meyve çeşitlerinden yararlanarak günde en az 5 porsiyon sebze ve meyve tüketin. Başta kanser, kalp- damar hastalıkları, sindirim sistemi hastalıkları (kabızlık vb.) gibi birçok hastalığın önlenmesinde, kan şekerinin düzenlenmesinde sebze ve meyvelerin önemini unutmayın. Örneğin; yeşil biber, maydanoz, çilek, erik gibi sebze ve meyvelerde bol miktarda C vitamini yer alır. Yumurta, süt ve süt ürünleri, kayısı gibi besinlerde bulunan A vitamini ve kurubaklagil, fındık, ceviz gibi yağlı tohumlarda bulunan E vitamini yine antioksidan özellik gösterir. Ayrıca sebze ve meyvelerdeki posa miktarının yüksek olması vücuttan zararlı maddelerin uzaklaştırılmasına ve kilo fazlası olanlarda kilo vermeye de yardımcı olur.

* Özellikle yaz aylarında dışarıda ve açıkta satılan yiyecekler, sindirim rahatsızlıkları ve gıda zehirlenmelerine yol açabilir bunların tüketiminden kaçının. Sıcak havalarda besinlerin bozulma riski artar. Özellikle et, süt ve sütlü ürünler potansiyel risk grubudur.


Sağlıklı ve fit günler dilerim...

29 Temmuz 2010 Perşembe

YAZ SICAKLARINDA BESLENMENİN PÜF NOKTALARI

Doğa kendi teknolojisine göre her mevsimde rengiyle, tadıyla, kokusuyla ve besin değeriyle yenmesi gereken yiyecekleri bize zaten sunuyor.
Bizim temel mantığımız, herşey yenilebilirdir. Kaymaklı ekmek kadayıfını da, kızarmış patlıcanı da gönül rahatlığıyla yiyebilirsiniz. Ama patlıcanı tam mevsiminde doya doya yediğiniz zaman zararını görmezsiniz. Biz, Türk toplumu olarak dengelemeyi bilmiyoruz, sadece yemeğin lezzetiyle ilgileniyoruz.

Örneğin buğday; çeperiyle, kepeğiyle doğal bir yiyecektir. Sadece un, makarna, börek, ekmek olarak tüketildiğinde vücut tarafından çok hızla emildiği için kan şekerini yükseltiyor ve pankreasın insülün salgılamasına yol açıyor. Kan şekeri yapıcı maddeleri birdenbire işleyen insülün, kişiyi bu kez çikolata, pasta, kek, çörek gibi hızlı karbonhidratlara yöneltiyor. Dikkat edilmesi gereken en önemli şeylerden biri, doğanın şekerini ve karbonhidratını almaktır.
Yazın ortalarına geldiğimiz şu günlerde hepimizi formda görünme hevesi sardı. Yaz aylarında plajların en çekici kızı olmak için çok düşük kalorili mucize olarak tanıtılan fiyasko diyetlere ihtiyacınız yok. Eğer 18 yaşın altındaysanız bu tür diyetler, uzun dönemde büyüme ve gelişmenizi yavaşlatarak boyunuzun kısa kalmasına neden olabilir. Kısa dönemde ise dolgun saçlarınızın güçsüzleşmesine, tırnaklarınızın kırılmasına, kolay hasta olmanıza neden olabilirler.

Bunlar yerine 6 süper besini normal beslenme düzeninize dâhil edin, hem sağlıklı hem de fit kalın.İşte yaz mevsiminin süper besinleri!

Soğuk Çorbalar:
Yaz aylarında birçoğumuza çorba içmek çekici gelmez. Fakat yaz menülerini eğlenceli ve lezzetli kılacak çorbalar olduğunu da unutmamak gerek. Yaza özel soğuk çorbaları öğünlerinize dâhil ederek, hem öğünde daha az kalori alacak, hem de çorbanın yarattığı doygunlukla daha geç acıkacaksınız. Salatalık dilimli yoğurtlu çorba veya soğuk buğday çorbası, hem sağlıklı hem de düşük kalorili seçeneklerdir. (hafif tarifler postumdan bulabilirsiniz.)

Kavun-Karpuz:
Beklemediğimiz anlarda gelen tatlı krizlerinin düşük kalorili yaz çözümü kavun ve karpuzu tercih etmektir. Bu meyveler lezzetli olmalarının yanı sıra, zengin su içerikleri nedeniyle de enerji içerikleri az olan meyvelerdir. Su içerikleri daha uzun süre tok kalmanızı sağlamakla kalmaz, idrara çıkma sıklığınızı da arttıracağından üzerinizdeki şişlik duygusunu da yenmenize yardımcı olur.

Izgara veya buharda pişmiş sebzeler:
Yaz mevsiminde birçoğumuz hafif şeyler yeme ihtiyacı duyar ve ne yememiz gerektiğine bir türlü karar veremeyiz. Sebzeler, hafif bir beslenme tarzı için idealdirler. Sebze yemeklerine ulaşamadığınız durumlarda, buharda veya ızgarada pişmiş sebzeleri tercih edebilirsiniz. Nasıl pişireceğim diyorsanız çözümü kolay… Eğer buharda pişirme makineniz yoksa kaynayan su dolu bir tencerenin üzerine metal bir süzgeç koyarak kendi buharda pişirme makinenizi yaratabilirsiniz. Dumansız ızgaranız mı yok? Üzülmeyin, sebzeleri yıkadıktan sonra ince ince dilimleyin ve tost makinesine dizin. Izgara olmuş sebzeler, az zeytinyağı ve değişik baharatlarla daha da lezzetli hale geleceklerdir.

Salatalar:
Salatalar, hem hafiftirler hem de doğru hazırlandıklarında sağlık ve vitamin deposudurlar. Salata yapmak için sebzeleri akan su altında iyice yıkadıktan sonra istediğiniz şekilde doğrayabilir ve salata kâsenizde değişik sebzelerle bir renk cümbüşü yaratabilirsiniz. Daha besleyici bir salata hazırlamak için, sebzelerin üzerine haşlanmış makarna veya haşlanmış yeşil mercimek ekleyebilirsiniz. Kalsiyum açısından zengin bir salata için salatanıza peynir, protein açısından zengin bir salata için ızgara tavuk veya balık eklemeyi ihmal etmeyin. Salatanızı kalori bombası haline getirmek istemiyorsanız yağlı soslar kullanmayın ve az zeytinyağı, limon suyu ve sirke ile kendi sosunuzu kendiniz yaratın. Semizotu gibi çiğ tüketilebilen sebzeleriyse unutmayın, yoğurtlu semizotu salatası da yaz için ideal bir alternatiftir.

Ayran:
Bu sıcakta ne içeceğim ben diye düşünüp gazlı içeceklere yönelmek yerine geleneksel içeceğimiz ayrana yönelin. İçindeki proteinle metabolizmanız daha iyi çalışacak, kalsiyumla kemikleriniz güçlenecek.

Balık:
Izgara balık, deniz kenarında yenen akşam yemekleri için idealdir. Mevsiminde olan balıkları tüketmeye gayret edin. Balıkların; beyin ve kalp sağlığınız için çok önemli olduğunu unutmayın. Diğer et çeşitlerine göre balıkların doymuş yağ içerikleri ve kalorileri daha düşüktür. Bu nedenle balığınızı bitirmekte tereddüt etmeyin. Haftada 3 kez balık yemeye gayret edin.


Besinlere yarın devam edeceğim...

Sağlıklı ve fit günler dilerim.