ESMER PİRİNÇ

ESMER PİRİNÇ

28 Ocak 2011 Cuma

YORK TEST

Yeni Nesil Gıda İntoleransı Testi

York Testi, hangi gıda veya gıdalara karşı intoleransınız olduğunu hemen öğrenebileceğiniz bir kan testi.Yorktest şirketi, parmak ucunuzdan alacağımız bir damla kanı inceleyerek, vücudunuzun hangi besinlere karşı intoleransı olduğunu tespit ediyor ve testin neticesine göre uygulamanız gereken 'kişisel' beslenme planı oluşturmanıza yardımcı oluyor.

Bir çok hastama uyguladığım bu testin sonuçları gerçekten şaşırtıcı.
Herkesin metabolizmasını tanıması için yaptırmasını öneriyorum.
Uzun dönem beslenme programı uyguladığım halde kilo vermekte çok zorlanan kişilerde testin sonuçlarına göre diyet değişiklikleri yapıyoruz ve kilo vermeleri hızlanıyor.

Sonuç almak için kanınız kitine yüklenip İngiltere ye gönderiliyor, sonuç 15 gün içinde diyetisyene mail yoluyla ulaşmış oluyor.

Eğer şu şikayetleri sürekli yaşıyorsanız kesinlikle yaptırın ve bunlara hangi besinin neden olduğunu öğrenin derim:

- Şişmanlık,
- Kilo verememe,
- Migren,
- Akne,
- Nedeni bilinmeyen ödem,
- Gaz,
- Şişkinlik,
- Kronik yorgunluk,
- Kabızlık,
- Cilt problemleri (örn. sivilceler, kaşıntı nörodermatit, kronik egzema vs.),
- Romatizmal hastalıklar,
- Astım,
- İshal ,
- Mide krampları,
- Depresyon,
- Uyku bozuklukları,
- Baş ağrısı,
- Solunum yolu hastalıkları,
- Kronik Farenjit,
- Sürekli nezle olma,
- Ağızda yaralar,
- Epigastrik Ağrılar,
- Crohn hastalığı,
- İrritabl Bağırsak Sendromu,
- Sık gribe yakalanma,
- Kronik burun akıntısı,
- OSB (Otistik Spektrum Bozukluğu),
- Sedef hastalığı,
- Nörodermatit,
- Ürtiker

Ben york test İzmir distribitör diyetisyeniyim yaptırmak isteyenlere yardımcı olabilirim.

Sağlıklı ve fit günler dilerim…


27 Ocak 2011 Perşembe

ÇAY KANSIZLIĞA SEBEP OLABİLİR Mİ?

Yemeğin bitiminden sonraki 1 saat içinde tüketilen 150 ml(1kupa) koyu siyah çayın, öğündeki demir emilimini arttıran C vitamini ve diğer faktörlere rağmen, emilimi % 75- 80 oranında azalttığı biliniyor.

Siyah çayın bu negatif etkiyi yeşil çaydan 2 kat, bitki çaylarından 3 kat fazla gösterdiği saptanmıştır .

Diyetinizde yapacağınız bazı değişiklikler siyah çayın demir yetersizliği anemisine neden olma ihtimalinin en aza indirilmesine yardımcı olacaktır:

BUNLAR NELERDİR?

• Yemekler ile çay arasında en az 1 saat fark olmalı,

• Hayvansal kaynaklı besinlerle C vitamini içeren sebze meyveler eş zamanlı tüketilmeli,

• Şekerle birlikte tüketilen çaydaki asit miktarı artıracağından bağırsaklardaki gerginliği artırarak şişkinliğe neden olur. Ayrıca karaciğerin yorulmasına neden olur. Çaya atılacak 3 tatlı kaşığı şeker yerine
1 orta boy meyve
veya
1 tabak sebze yemeği
veya
1 çay bardağı süt aynı kaloride ve daha sağlıklıdır.

Sağlıklı v fit günler dilerim...


24 Ocak 2011 Pazartesi

OBEZİTE VE YEŞİL ÇAY

Yeşil çayın obeziteye karşı etkisini araştıran bir çalışmada, diyetlerine 4 ay boyunca, % 1- 4 arası yeşil çay eklenen bireylerin besin alımında, vücutlarındaki ağırlık ve yağ dokusu artışında önemli farklar olduğu bildirilmiştir.

Erkekler üzerinde yapılan bir çalışmada ise;
Günde 3 fincan yeşil çay tüketen grupta; hiç almayan gruba göre enerji harcanmasının 266 kalori daha fazla olduğu bildirilmiştir.

Japonya’ da 240 yetişkin obez bireyle yapılan bir çalışmada;
Bir gruba ~4 fincan yeşil çay,diğer gruba ise ~ 1 fincan yeşil çay verilmiş.
Sonuç olarak 4 fincan yeşil çay alan grupta;
Vücut ağırlığı, bel, kalça çevresi daha az olduğu bulunmuştur.

Hergün 1-3 fincan yeşil çay içmenizi öneriyorum.

Sağlıklı ve fit günler dilerim.




22 Ocak 2011 Cumartesi

ÇAYIN KAFEİN İÇERİĞİ

Kaynama süresi arttıkça içilen çaydaki KAFEİN miktarı artar.

Günde 4-5 bardaktan fazla içildiğinde kafein dozunun yüksekliğiyle alakalı erken doğum riskinde artış ,bebekte rahim içinde gelişme geriliği,doğmuş bebekte ani bebek ölüm sendromu,solunum sistemi sorunu,uykusuz,huzursuzluk gibi belirtilere neden olabilir.


Çay lezzetli bir içecek olmasının yanı sıra,bilim çevreleri, son yıllarda çayın tedavi edici potansiyelini tekrar keşfetmiştir.

Çayın, sebze ve meyvelerde de bulunan flavonoidler bakımından zengin bir içecek olması nedeniyle birçok hastalığa karşı koruyucu etki gösterdiği kanıtlanmıştır.
(flavonoidler güçlü antioksidanlardır)


ÇAYIN HASTALIKLARI ÖNLEYİCİ VE TETİKLEYİCİ YÖNLERİ

Yapılan çalışmalar yeşil ve siyah çayda bulunan flavonoidlerin Koroner Damar Hastalıklarına karşı koruyucu olduğunu göstermiştir.

• Hollanda’da 4807 kişi üzerinde yapılan bir çalışmada;

günde 3 fincandan fazla siyah çay tüketenlerde (350 ml) kalp krizi riskinin, hiç çay tüketmeyenlerden % 68 daha az olduğu saptanmıştır.

• Bir çok araştırmada çayın tansiyonu düşürücü etkisi kanıtlanmıştır.

• Çay türlerinin kolon, mide, özefagus ve akciğer kanserleri başta olmak üzere birçok kanser türüne karşı koruyucu görev yaptığı bilinmektedir.

• Ancak çayın bu etkisini gösterebilmesi için demleme süresinin 6 dakikayı aşmaması gerekir.

• Ayrıca hem yeşil hem de siyah çay bağırsak kanserinin gelişmesine karşı koruyucudur.

• Gerek yeşil çay, gerekse siyah çayın normal hücre büyümesini engellemeden kanser hücrelerinin çoğalmasını engellediği araştırmalar tarafından kanıtlanmıştır.

Özellikle Japonya’da yapılan çalışmalarda yeşil çay tüketim miktarına bağlı olarak meme kanserlerinin tekrarlanma sıklığının azaldığı ortaya çıkmıştır.

• Çay,sigara içimine bağlı tütün kanserojenlerinin sebep olduğu hasarları da engeller.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


20 Ocak 2011 Perşembe

ÇAYDA LEZZETİ NELER ETKİLİYOR?

İyi bir çay hazırlamak için en önemli faktör suyun seçimi.
Porselen demlik ve yumuşak kaynak suyu lezzeti artırıyor.
Çay suyunu uzun süre ve yüksek ateşte kaynatmayın.
Demleme süresi uzarsa hem çay acılaşır, hem de çaydaki kafein miktarı yükselir. Aynı zamanda suyun oksijeni kaybolur ve lezzeti azalır.
Her fincan için bir tatlı kaşığı çay en ideal miktar.
İdeal demleme süresi ise 5-6dakikadır ve demlenen çay yarım saat içinde içilmelidir.
Ayrıca çayın demini kaynatılmamalısınız.

Kahve, kakao, kola, bazı yiyecekler ve ilaçlarda olduğu gibi çayda da kafein bulunmaktadır.

Çayın kafein içeriği;
* demlenme süresi,
* demleme sırasında çayın karıştırılıp karıştırılmaması,
* çay- su oranı
* servis edilen fincan büyüklüğü
gibi birçok değişkene bağlıdır .

Sağlıklı yetişkin bireylerde ağızdan alınan kafeinin tamamına yakını (%99) emilir ve ağızdan alındıktan 5 dk. sonra tüm dokularda görülmeye başlar.

Günde 5 gramın üzerinde alınması durumunda ise konvülsiyon, koma,solunum ve kalp yetmezliği ortaya çıkabilir.

Klasik şekilde hazırlanan 1 fincan (200 ml) siyah çaydaki kafein miktarının
40 mg/ fincan .
Kafeinin günlük tüketim düzeyinin 300 mg’ı aşmaması öneriliyor.

• Bir fincan (200-250 mL) kahvede yaklaşık 100-120 mg,

• 1 çay bardağı ve 5 dak.demlenmiş 40-50 mg,

• kolalı içeceklerde ise 100mL de yaklaşıK 35-65 mg kafein bulunmaktadır.

Tepki verme süresi ve ruh hali üzerine etkileri olan kafeinin, doza ve kullanım sıklığına bağlı olarak bireylerde alışkanlık yaptığı da biliniyor.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...



17 Ocak 2011 Pazartesi

SİYAH ÇAY VE YEŞİL ÇAY

Çay ilk defa Milattan Önce 2737 yılında, Çin İmparatoru tarafından, kaynayan suya çay yapraklarının düşmesi sonucu, tesadüfen bulunmuştur.
Kaynayan suda oluşan farklı renkteki karışımın aroması ve tadı beğenilmiş, önce Çin’e, oradan da tüm dünyaya yayılmıştır.
Çay dünya üzerinde sudan sonra en çok tüketilen içecektir ve kişi başına tüketiminin yılda ortalama olarak yaklaşık 40 L. olduğu belirtilmektedir.
Ülkemiz için ise bu oran dünya ortalamanın üzerindedir.Türkiye’de en çok tüketilen çay çeşidi de siyah çaydır.

POŞET ÇAYLAR

Metal zımbalı poşet çay,sıcak suyun içine girdiğinde ve uzun süre bekletildiğinde, çay poşetindeki metal çözünerek vücutta birikebilir.
Bunun sonucunda çeşitli hastalıklar ortaya çıkabilir.
Özellikle limonlu çay içenler kesinlikle metal zımbalı poşet çay kullanmayın. Çünkü limon, asit özelliğinden dolayı metalle tepkimeye girip metalin çözülmesine ve vücuda daha fazla metal yüklenmesine neden olur.

Bu haftayı siyah ve yeşil çaya ayırdım.
Hergün yeni bilgilere yer vereceğim.

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


10 Ocak 2011 Pazartesi

FRAKSİYONEL ULTRASONİK LİPO-KAVİTASYON

Ultrason teknolojisi son yıllarda kozmetik ve estetik amaçlı olarak tüm dünyada kendini kanıtladı.Bu yöntemlerden en çok sonuç alınan ve en çok merak edilen biokavitasyon cihazı.

Bugüne kadar burdan size hiçbir cihaz hakkında yazmamama rağmen kavitasyon teknolojisinin verdiği sonuçları görünce faydalanmanızı istedim.

Bana hergün spor yapmadan yağlarımızdan cerrahi işlem dışında kurtulabileceğimiz bir yöntem var mı diye soruluyor, diyet yapmadan ne yaparsanız yapın sihirli bir değnek dokunacakki o yağlar bir anda uçup gitsin:))

Ama bölgesel olarak yağ yakmak istiyorsanız bunun artık kolay bir yolu var.
Ultra kavitasyon teknolojisi ile hücreler arası boşluklar doldurularak, fizyolojik yapısı iyileştirilip, yağ hücreleri arasındaki bağların çözülmesi sağlanıyor ve yağ hücrelerinin çeperlerini zayıflatıp parçalayarak sonuca ulaşılıyor.
Cildin dış yüzeyine uygulanan ultrasonun yayılması, yağ dokusundaki hücre sıvısında ani ve yüksek basınç değişikliklerine neden olur. Bununla birlikte oluşan köpüklenme önce genişleme, sonra patlama yaratır. Kavitasyon denilen bu etki; yağı sıvılaştırıp hücrelerin duvarlarını tahrip ederek depo yağların yapısını bozar. Bu dokudaki yağ hücreleri ve açığa çıkan yağ asitleri parçalanarak, lenf yolları sayesinde buralardan uzaklaştırılmaya çalışılır.

Seanstan 2 gün öncesi ve 3 gün sonrasında en az iki litre su içilmesi gerekiyor ve lenf drenaj (pressoterapi) uygulamasıyla yağların atılıma yardımcı olunmalı ve seanstan sonra e
gzersiz yapılması da yağların yakımını kolaylaştırır. Unutmayın hiçbir enerji yoktan var olmayacağı gibi vardan da yok olmaz:)

Biokavitasyondaki amaç dengeli beslenme programları sırasında incelmesi zor olan sorunlu bölgelerin daha rahat erimesini sağlamak, böylece daha şekilli ve sarkmamış bir vücuda sahip olmak.

Ne kadar süre uygulanmalıdır?

Gözle görülebilen iyi sonuçlar elde etmek için 6-10 seans uygulanmalıdır. Normal şartlarda her seans için gereken ortalama süre 40 dakikadır. Seanslar haftalıktır (haftada 1 kez). Elde edilen sonuçlar kişiseldir (dengeli beslenme önemli) ve kişiden kişiye farklılık gösterebilir. İstatistiksel olarak, işlem gören bölgelerin çapında 10 uygulama sonrasında en az 3 cm’ den en fazla 7-9 cm’ e kadar olan bir azalma elde etmek mümkün.

Ben bugün denemek amaçlı göbek bölgeme 1 seans uygulaattım girmeden önce ve sonra yapılan ölçümde tam 4 cm incelme oldu gerçekten çok şaşırdım. Tabi bu yarına 1 cm olarak yansıyacaktır bu da 8 seansda 8 cm demek!!! gerçekten mükemmel sonuç:))

Sağlıklı ve fit günler dilerim...


6 Ocak 2011 Perşembe

YAŞLILIKTA BESLENME

Dünya sağlık örgütüne göre;
45-59 yaş arası orta yaş,
60-74 yaş arası yaşlılık,
75-89 yaş arası ileri yaşlılık,
90 ve üzeri yaşlar ihtiyarlık olarak tanımlanıyor.

Yaşlanma deyince cildin kırışması, belin bükülmesi, gözlerin iyi görmemesi, hafıza kaybı ve bazı hastalıkların ortaya çıkması anlaşılır. Aksine insanın doğduğu tarihle hesaplanan yaşla, hissettiği yaş arasında büyük farklılıklar yaşanabilir.

Bu durum fiziksel ve ruhsal sağlığımıza, beslenmemize ne kadar dikkat ettiğimize bağlı. Günümüzde gelişmemiş ülkelerde ortalama yaşam süresi 48 yıl iken , Japonya'da 80 yıldır ama bilim adamlarına göre insanlar 150 yıl yaşayabilirler.

Bunu başarabilmek için yeterli ve dengeli beslenmek, fiziksel aktivite ve stressiz yaşam gerekmektedir. Yapılan çalışmalarda yaşlılarda besinsel eksikliklerin çok sık olduğu gözlenmiştir. Bilgisizlik, eve kapanma, bedensel yetersizlik, yoksulluk, hastalıklar, artan gereksinim, emilim bozuklukları, diş sorunları nedeni ile çiğnemede güçlükler, alkol ve ilaç kullanımı, iştahsızlık besin eksikliklerinin temel nedenleridir.

Çoğu yaşlıda A, B1, B2, B3, B12 , C, E vitaminleri, folik asit, demir, krom, çinko eksiklikleri bulunmuş. Bu vitaminlerin çoğu vücudun bağışıklık sistemini güçlendirerek hastalıklara yakalanma riskimizi de azaltıyor.

Bu besin öğelerinin yaşlılıkta değil orta yaşlarda miktarının artırılması ve yaşamınızın her anında beslenmeye dikkat etmeniz gerekiyor.

Son zamanlarda yaşlılığın önünü almak için başarılı sonuçlar veren çalışmalar yapıldı. Örneğin büyüme hormonumuz bağışıklık sistemimizi korumaktadır, fakat yaşla beraber daha az salgılanmaktadır.

DHEA, 50 yaş sonrasında normaldekinin yüzde 30'u kadar üretilmeye başlar. Deney hayvanlarına verilen büyüme hormonu ve DHEA olumlu sonuçlar vermiştir.

Bir tür antioksidan olan alfa lipoic asit yaşlanmayı azaltan etkenlerden biridir, vücutta glukozun zararını azaltıp yaşlanma sürecini uzatmaktadır.

Lycopene bir tür karotenoiddir ve seviyesi yaş ilerlerledikçe düşer, yaşlanmayı önleyici etkisi olduğu bilinmektedir.

Yaşlanmayı önleyen mucizevi bir yiyecek yoktur, genel olarak iyi bir beslenme alışkanlığı edinilmesi sağlıklı yaşlanmaya katkıda bulunur.

Genel önerilerime gelince:

· Yağ, şeker, tuz tüketiminizi azaltın.
· Yağı alınmış süt ve yoğurt kullanın.
· Günde ortalama 2.5 litre su için.
· Diyet lifi içeren sebze, meyve, tahıl, kurubaklagilleri tüketin.
· Kan bulgularınıza uygun olarak antioksidan vitaminler alın.
·Haftada iki kez balık tüketin.
· Etli pişirilen yemeklere dışarıdan yağ ilave etmeyin, eti kendi yağı ile pişirin.
· Katı yağ tüketiminizi azaltın.
· Yemeklerinize fındık yağ, ayçiçek ,soya, mısırözü yağlarını karışım halinde kullanın.
· Salatalarınıza zeytin yağı kullanın.
· Beyaz ekmek yerine kepekli, esmer ekmeği tercih edin.
· Sigara, alkol, kafein tüketiminizi azaltın.
· Ağız ve diş sağlığınıza dikkat edin.
· Yaşama sarılın, stresi yenme veya azaltma yollarını bulmaya çalışın:)
· Düzenli olarak egzersiz yapın.
· Uygun vücut ağırlığınızı koruyun, şişmanlamayın!!!

Sağlıklı ve fit günler dilerim...